Yaşam Hakkı
Yaşam Hakkına Dair Usuli Yükümlülükler
Soruşturmanın Resen ve Derhal Başlatılması
Şüpheli bir ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturmasının Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği etkinlikte olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturma makamlarının olaydan haberdar olur olmaz resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmeleri gerekir.
Doğal olmayan ölüm olaylarından sonra ölen kişilerin ailesinin veya başkalarının yetkili makamlara yaptığı resmî şikâyet, etkili bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi zorunluluğu üzerinde belirleyici değildir. Yetkili makamlar, bu tür ölüm olayından haberdar olmaları hâlinde, yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülüklerin usul boyutunun gerektirdiği şekilde, ölüm olayının meydana geldiği şartlar hakkında resen bir soruşturma yürütmek durumundadır.
İlgili Kararlar
♦ (Sibel Çapraz, B. No: 2017/19418, 12/1/2021)
♦ (Okan Göçer, B. No: 2017/29596, 13/1/2021)
Soruşturmanın Yeterliliği
Yaşam hakkı kapsamında yürütülen ceza soruşturmaları bir sonuç yükümlülüğü değil uygun araçların kullanılması yükümlülüğünü gerektirir. Bu ilke her soruşturmada mağdurların olaylarla ilgili beyanlarıyla bağdaşan bir sonuca varılması gerektiği anlamına gelmemektedir. Ancak soruşturma kural olarak olayın gerçekleştiği koşulların belirlenmesini ve iddiaların doğru olduğunun kanıtlanması hâlinde sorumluların tespit edilerek cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır.
Bu çerçevede yapılacak bir soruşturmanın etkili ve yeterli olduğundan söz edebilmek için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölümü aydınlatabilecek ve sorumluların tespitine yarayabilecek bütün delilleri toplamaları gerekir. Soruşturmada ölüm olayının nedenini veya sorumlu kişilerin ortaya çıkarılması imkânını zayıflatan bir eksiklik, etkili soruşturma yürütme kuralıyla çelişme riski taşır. Bununla birlikte soruşturmanın etkililiğini sağlayan en alt seviyedeki inceleme, başvuruya konu soruşturmanın kendine özgü koşullarına göre değişir. Buradaki etkililik, ilgili tüm olaylar temelinde ve soruşturmanın pratik gerçekleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle soruşturmanın etkililiği bakımından her olayda geçerli olmak üzere bir asgari soruşturma işlemler listesi veya benzeri bir asgari ölçüt belirlemek mümkün değildir.
Son olarak bu türden bir soruşturma sonucunda alınan kararın soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayalı olması gerekmektedir.
♦ (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014)
♦ (Selahatdin Akgüre ve diğerleri, B. No: 2013/2515, 20/11/2014)
♦ (Mehmet Kaya ve diğerleri, B. No: 2013/6979, 20/5/2015)
♦ (Ali Mükerrem Furtun, B. No: 2013/9020, 6/10/2015)
♦ (Hıdır Öztürk ve Dilif Öztürk, B. No: 2013/7832, 21/4/2016)
♦ (Nejla Özer ve Müslim Özer, B. No: 2013/3782, 21/4/2016)
♦ (Esma Çelebi, B. No: 2014/17591, 19/4/2017)
♦ (Ekrem Bora, B. No: 2014/14970, 21/9/2017)
♦ (Nuran Seslioğlu, B. No: 2014/13765, 9/1/2018)
♦ (Aısha Fares, B. No: 2015/18701, 31/10/2018)
♦ (Hacı Ahmet Yaşartürk ve Nurdane Yaşartürk, B. No: 2014/850, 4/4/2019)
♦ (Mehmet Bayrakcı (2) [GK], B. No: 2014/6100, 20/6/2019)
♦ (Mahın Parjanı ve diğerleri, B. No: 2015/19219, 10/10/2019)
♦ (Refiye Alver, B. No: 2016/10550, 17/7/2019)
♦ (Nezir Depren, B. No: 2015/6547, 9/10/2019)
♦ (Gülşen Polat ve Kenan Polat, B. No: 2015/4450, 10/10/2019)
♦ (F.A. ve diğerleri, B. No: 2016/1640, 11/3/2020)
♦ (Rabia Nur Yazıcı ve Selma Kocapiçak, B. No: 2016/9528, 9/6/2020)
♦ (Yılmaz Adlığ, B. No: 2017/16475, 8/7/2020)
♦ (Devrim Zengin ve diğerleri, B. No: 2017/26413, 9/7/2020)
♦ (Okan Göçer, B. No: 2017/29596, 13/1/2021)
♦ (Nevzat Ateş, B. No: 2018/4619, 18/5/2021)
♦ (Muazzez Babak ve Naif Babak, B. No: 2017/35564, 9/6/2021)
♦ (Atilla Akdeniz ve diğerleri, B. No: 2018/10220, 15/9/2021)
♦ (Gökhan Yiğit Koç ve diğerleri [GK], B. No: 2019/25727, 28/7/2022)
♦ (Güneş Ayşe Özkeskin, B. No: 2019/41772, 22/11/2022)
♦ (Asya Göres ve diğerleri [GK], B. No: 2018/15851, 1/12/2022) (Non bis idem ilkesi ve yeniden yargılama)
♦ (Ahmet Yılmaz ve diğerleri, B. No: 2018/24394, 12/4/2023)
♦ (Banu Özdemir ve Cansu Özdemir [1.B.], B. No: 2021/27846, 31/10/2024)
Mağdur Katılımının Gerekli Ölçüde Sağlanması
Doğal olmayan ölüm olaylarından sonra ölen kişilerin ailesinin veya başkalarının yetkili makamlara yaptığı resmî şikâyet, etkili bir soruşturma ve kovuşturma yürütülmesi zorunluluğu üzerinde belirleyici değildir. Yetkili makamlar, bu tür ölüm olayından haberdar olmaları hâlinde, yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülüklerin usul boyutunun gerektirdiği şekilde, ölüm olayının meydana geldiği şartlar hakkında resen bir soruşturma yürütmek durumundadır.
Bunun yanında yaşam hakkı kapsamındaki etkili soruşturmaların önemli unsurlarından biri de müteveffanın yakınlarının meşru menfaatlerini koruyabilecek ölçüde soruşturmaya katılmalarının sağlanmasıdır. Bu bakımdan mağdurların olaydan en kısa sürede haberdar edilmeleri, olayın çözümlenmesine katkı sunabilmeleri açısından soruşturmaya ilk ve kritik aşamalarından itibaren dahil olmaları önem taşımaktadır. Aksi durumda mağdurların ölümün gerçekleştiği koşullardan hangisinin şüpheli olduğunu veya soruşturma aşamasında hangi hususunun eksik araştırıldığını tespit etme imkânı elde edememesi söz konusu olabilmektedir.
İlgili Kararlar
♦ (Hadra Akgül ve diğerleri, B. No: 2014/867, 24/3/2016)
♦ (Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017)
Soruşturma Makamlarının Bağımsızlığı
Ceza soruşturmasının etkinliğini sağlayacak hususlardan biri fiilen hesap verilebilirliği sağlamak için soruşturma sürecinin kamu denetimine açık olmasıdır. Kamu görevlilerinin güç kullanımı sonucu gerçekleşen ölümlere ilişkin soruşturmaların etkili olabilmesi için, soruşturma makamlarının olaya karışmış olabilecek kişilerden bağımsız olması gerekir. Soruşturma makamlarının sadece hiyerarşik ve kurumsal bağımsızlığı yeterli olmayıp aynı zamanda fiilen de soruşturmanın bağımsız olarak yürütülmesi gerekmektedir.
Bu çerçevede Savcılıkların soruşturma kapsamında talep ettiği bilgi ve belge talepleri dışında olaya ilişkin kamera kayıtlarının araştırılması/incelenmesi, tanıkların tespit edilerek ifadelerinin alınması, faillerin tespit edilerek şüpheli sıfatıyla ifadelerinin alınması, bilirkişi raporu aldırılması gibi olayın aydınlatılması bakımından kritik önemi haiz işlemlerin olayla ilgili şüphelilerin bulunduğu kurumun inisiyatifine terk edilmesi yaşam hakkını ihlal edebilecek müdahalelere neden olabilir.
İlgili Kararlar
♦ (İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016)
♦ (Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017)
♦ (Aısha Fares, B. No: 2015/18701, 31/10/2018)
♦ (Nezir Depren, B. No: 2015/6547, 9/10/2019)
♦ (Gülşen Polat ve Kenan Polat, B. No: 2015/4450, 10/10/2019)
♦ (Yılmaz Adlığ, B. No: 2017/16475, 8/7/2020)
♦ (Tochukwu Gamaliah Ogu, B. No: 2018/6183, 13/1/2021)
Soruşturma veya Kovuşturmanın Makul Sürede Sonuçlandırılması
Yaşam hakkına müdahale eden olayların etkin soruşturulması için soruşturmaların makul bir özen ve hızla yürütülmesi gerekir. Bazı özel durumlarda soruşturmanın ilerlemesini önleyen engeller ya da güçlükler bulunabilir. Ancak, öldürücü güç kullanılmasıyla ilgili bir soruşturmada yetkililerin çabuk hareket etmeleri, halkın hukukun üstünlüğüne olan bağlılığını sürdürmesi ve hukuka aykırı eylemlere hoşgörü ve teşvik gösterildiği ve bu eylemlerin teşvik edildiği görünümü verilmesinin engellenmesi için esaslı bir unsurdur.
İlgili Kararlar
♦ (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014)
♦ (Hüseyin Çat ve diğerleri, B. No: 2013/8475, 21/5/2015)
♦ (Makbule Talay, B. No: 2013/8592, 6/1/2016)
♦ (Elif Poyraz, B. No: 2014/17445, 23/2/2017)
♦ (Cembeli Erdem, B. No: 2014/19077, 18/4/2018)
♦ (Fatmana Uçan ve diğerleri, B. No: 2015/12508, 11/10/2018)
♦ (Burcu Demirkaya ve Yücel Demirkaya, B. No: 2015/1232, 30/10/2018)
♦ (Abdulbaki Ertakuş ve diğerleri, B. No: 2015/1689, 30/10/2018)
♦ (Burcu Özşahin ve diğerleri, B. No: 2015/3497, 4/7/2019)
♦ (Nezir Depren, B. No: 2015/6547, 9/10/2019)
♦ (Gülşen Polat ve Kenan Polat, B. No: 2015/4450, 10/10/2019)
♦ (Mahın Parjanı ve diğerleri, B. No: 2015/19219, 10/10/2019)
♦ (Rabia Nur Yazıcı ve Selma Kocapiçak, B. No: 2016/9528, 9/6/2020)
♦ (Fatma Turan, B. No: 2014/7804, 10/6/2020)
♦ (Yılmaz Adlığ, B. No: 2017/16475, 8/7/2020)
♦ (Yusuf Baykal, B. No: 2017/32663, 16/9/2020)
♦ (Tochukwu Gamaliah Ogu, B. No: 2018/6183, 13/1/2021)
♦ (Ferit Kurt ve diğerleri, B. No: 2018/9957, 8/6/2021)
♦ (Mehmet Köktaş, B. No: 2018/35775, 10/3/2021)
♦ (Fatım Garan ve Süleyman Garan, B. No: 2019/1603, 16/3/2023)
♦ (Ahmet Yılmaz ve diğerleri, B. No: 2018/24394, 12/4/2023)
♦ (Haydar Demir ve Zeliha Yalçin, B. No: 2020/32967, 18/4/2024)
♦ (Amire Baykal Arslan ve diğerleri, B. No: 2021/1094, 2/5/2024)
♦ (Aysel Kaya ve diğerleri, B. No: 2021/28692, 17/9/2024)
Soruşturma İzni Verilmesi
Devlet, yaşam hakkının usul boyutunu koruyan hukukun etkin bir şekilde uygulanmasını güvenceye almak ve kamu görevlilerinin ya da kurumlarının karıştığı olaylarda, bunların sorumlulukları altında meydana gelen ölümler için hesap vermelerini sağlamak durumundadır. Bununla birlikte kamu görevlilerinin görevlerini devlet adına ifa etmeleri ve görevlerinin ifası ile ortaya çıkan birtakım durumlarla bağlantılı olarak sık sık şikâyet edilme ve soruşturma tehdidi altında olma riski ile karşı karşıya olmaları nedeniyle haklarında adli soruşturma yürütülmesinin belirli bir makamın iznine bağlanması, hukuk devletinde makul görülebilir. Ancak bu kapsamda gerek idari nitelikteki ön incelemenin gerekse soruşturma izni verilmemesi işlemine karşı yapılan itirazları değerlendiren idari yargı organlarınca yapılacak olan inceleme ve değerlendirmelerin soruşturma izni prosedürünün ceza yargılamasının işleyişini geciktirecek ve soruşturmanın etkin şekilde yürütülmesine engel olacak şekilde uygulanmasına ya da kamu görevlilerinin ceza soruşturmasından muaf tutulduğu izlenimi oluşmasına izin vermeyecek şekilde yapılmasına özen gösterilmesi gerekmektedir.
İlgili Kararlar
♦ (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013)
♦ (Mehmet Ali Emir ve diğerleri, B. No: 2012/850, 7/11/2013)
♦ (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014)
♦ (Turan Uytun ve Kevzer Uytun, B. No: 2013/9461, 15/12/2015)
♦ (Dilek Genç ve diğerleri [GK], B. No: 2014/3944, 1/2/2018)
♦ (Naziker Onbaşı ve diğerleri, B. No: 2014/18224, 9/5/2018)
♦ (Rabia Nur Yazıcı ve Selma Kocapiçak, B. No: 2016/9528, 9/6/2020)
♦ (Mehmet Günay ve diğerleri, B. No: 2017/30109, 16/9/2020)
♦ (Ümmühan Seçil Sucu, B. No: 2017/15128, 19/11/2020)
♦ (T.A. [GK], B. No: 2017/32972, 29/9/2021)
Cezasız Bırakmama/Yaptırımın Caydırıcı Olması
Kamu güvenliğinin idamesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve hukuka aykırı eylemlere müsamaha gösterildiği görünümünün verilmesinin engellenmesi açısından yaşama yönelik ağır saldırıların cezasız kalmaması şarttır. Kolluk görevlilerinin güç kullanımlarının söz konusu olduğu olaylarda bu durum, sadece cezasızlık için söz konusu olmayıp eylemlerin ağırlığı ile verilen ceza arasında açık bir orantısızlık bulunması hâlinde de geçerlidir. Bu hâllerde yaşama hakkının ihlaline ilişkin başvurucuların mağduriyetlerinin giderimi de söz konusu olmayacağından Anayasa Mahkemesi -derece mahkemelerinin yaptırımları belirlemedeki tercihlerine saygı duymasına ve görevi doğrudan bu olmamasına rağmen- söz konusu bu duruma müdahale etmek mecburiyetinde kalabilmektedir.
Örnek olarak ilgili mevzuat derece mahkemelerine, yaşam hakkına yönelik müdahaleleri içeren durumlar dâhil olmak üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) müessesini uygulama olanağı vermektedir. Ancak bu bir zorunluluk olmayıp bu konuda hâkime tam bir takdir yetkisi tanınmıştır. Hâkimin takdiri ile sanığın beş yıllık deneme süresi içinde yeni bir suç işlememesi durumunda kararın bir süreliğine uygulanamaması bir yana söz konusu davanın ilgili Kanun gereğince otomatik olarak düşmesi de söz konusudur. Dolayısıyla söz konusu durum, verilen cezanın tüm sonuçları ile birlikte ortadan kalkması anlamına gelmektedir.
Mahkemelerce söz konusu takdir yetkisinin yaşam hakkına ağır müdahale teşkil eden eylemlere hiçbir şekilde müsamaha edilmeyeceğini göstermek için kullanılması yerine ağır bir suç meydana getiren eylemin sonuçlarını hafifletmek ya da ortadan kaldırmak için kullanmayı tercih ettiği izleniminin doğurulması ihlallere neden olabilmektedir. Benzer biçimde dava zamanaşımı süresi dolana kadar yapılan işlemlerin yetersizliği veya delillerin eksik toplanması ve değerlendirilmesi yahut bunların objektif analizi yapılmadan karar verilmesi gibi nedenlerle kovuşturmaya yer olmadığına hükmedilmesi toplumda benzer olayların cezasız kalacağına dair inancın yerleşmesine sebep olabilecek niteliktedir.
İlgili Kararlar
♦ (Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017)
♦ (Baskın Oran, B. No: 2014/4645, 18/4/2018)
♦ (Fatma Turan, B. No: 2014/7804, 10/6/2020)
♦ (T.A. [GK], B. No: 2017/32972, 29/9/2021)
♦ (Necla Kara ve diğerleri, B. No: 2018/5075, 15/3/2022)
♦ (Ayşe Kazanhan ve Mehmet Emin Kazanhan, B. No: 2019/33136, 25/5/2022)
♦ (Burcu Demirkaya ve Yücel Demirkaya (2), B. No: 2020/8844, 26/7/2022)
♦ (Narin Kurt [GK], B. No: 2018/2540, 1/12/2022)
♦ (Ahmet Yılmaz ve diğerleri, B. No: 2018/24394, 12/4/2023)
♦ (Fatma Aktuğ ve diğerleri, B. No: 2020/12600, 14/2/2024)
Devletin Yaşamı Koruma Yükümlülüğü
Ceza İnfaz Kurumlarında Yaşamın Korunması
Devletin kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı yaşamı korumak amacıyla gerekli tedbirleri alma yükümlülüğü de bulunmaktadır. Cezaevlerinde gerçekleşen ölüm olayları için de geçerli olan bu yükümlülüğün ortaya çıkması için cezaevi yetkililerinin kendi kontrolleri altındaki bir kişinin kendini öldürmesi konusunda gerçek bir risk olduğunu bilip bilmediklerini ya da bilmeleri gerekip gerekmediğini tespit etmek, böyle bir durum söz konusu ise bu riski ortadan kaldırmak için makul ölçüler çerçevesinde ve sahip oldukları yetkiler kapsamında kendilerinden beklenen her şeyi yapıp yapmadıklarını incelemek gerekmektedir.
Tutuklanan veya hürriyeti bağlayıcı cezasının infazına başlanan kişilerin -daha önce sahip oldukları pek çok özgürlükten mahrum kalmaları ve günlük yaşamlarında ciddi nitelikte bir değişim yaşamalarının doğal bir sonucu olarak- ruh sağlıkları bozulabilmekte, dolayısıyla kırılgan ve korumasız bir konumda bulunan bu kişilerin kendilerine zarar verme riski artabilmektedir. Bu nedenle yasal ve ikincil düzenlemelerin cezaevi yetkililerine bu kişiler hakkında daha duyarlı ve dikkatli olma görevi yüklemesi, tutuklu veya hükümlü kişilerin hayatlarının tehlikeye atılmasını önleyici tedbirler alınmasını sağlaması gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle cezaevinde kalan kişilerin davranışlarının ve sağlık durumlarının takip edilmesi, gerektiğinde bu kişiler için doktor muayenesine başvurulması, diğer yandan kendisine zarar verme konusunda meyli olduğu anlaşılanlar açısından kendileri için en uygun yerlerde kalmalarının temin edilmesi gerekmektedir.
İlgili Kararlar
♦ (Meral Eşkili, B. No: 2013/7586, 4/11/2015)
♦ (Gülsün Karaman ve Şerif Karaman, B. No: 2016/16239, 12/11/2019)
♦ (Semra Omak (2), B. No: 2016/78494, 12/11/2019)
♦ (C.D.A., B. No: 2017/28025, 13/10/2020)
♦ (Sibel Duymaz Doğan, B. No: 2017/4785, 16/6/2021)
♦ (İbrahim Moran, B. No: 2016/14675, 29/6/2021)
♦ (Emine Doğan ve Fikri Doğan, B. No: 2017/34363, 29/6/2021)
Kişilerin Kazalara/Tehlikelere Karşı Korunması
Tehlikeli Faaliyetler/Elektrik Kazaları
Bir kişinin yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun kamu makamlarınca bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda, makul ölçüler çerçevesinde kamu makamlarının bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlem alması gerekir. Ancak özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlem veya yürütülecek faaliyet tercihi dikkate alındığında pozitif yükümlülük kamu makamları üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanamaz.
Bununla birlikte anılan makamların tehlike içeren faaliyetleri yürütürken insan davranışlarına ilişkin öngörülerinde çocukları ve özel korunmaya muhtaç olan diğer kişileri özellikle dikkate almaları ve buna göre belirleyecekleri elverişli idari tedbirleri derhâl uygulamaya koymaları gerekmektedir. Başka bir deyişle kamu makamları, kişilerin yaşamının ve vücut bütünlüklerinin korunması için gerekli tedbirleri alırken özel korunmaya muhtaç kişileri de dikkate alarak davranmalıdır.
İlgili Kararlar
Askerlik Hizmeti Esnasında Yaşamın Korunması
Kişilerin yaşamının korunması için yeterli yasal ve idari bir çerçevenin oluşturulması yükümlülüğü, askerlik hizmetini ifa eden kişilerin yaşam ve sağlıklarının korunması için de geçerlidir. Ancak özellikle insan davranışının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlemin veya yürütülecek faaliyetin tercihi dikkate alınarak, bu tür pozitif yükümlülükler yetkililer üzerine aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanmamalıdır. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesince yapılacak incelemede, basit bir ihmali veya değerlendirme hatasını aşan bir kusurun askerî yetkililere atfedilebilip atfedilemeyeceğinin ortaya konması gerekmektedir.
İlgili Kararlar
Tehlikeli Faaliyetler/Askeri Kazalar
Anayasa Mahkemesinin yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükler, kamusal olsun veya olmasın, yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir. Kamu güvenliğini sağlama amacıyla yürütülen tehlikeli faaliyetler alanı da bu yükümlülük kapsamındadır. Mevcut yasal ve idari mekanizmaların bu tür olaylarda etkili bir şekilde kullanılıp kullanılmadığının ve kamu makamlarınca mayınlı araziye sivil vatandaşların girmesini önlemek için gerekli ve yeterli güvenlik önlemlerinin alınıp alınmadığının olayın koşulları çerçevesinde incelenmesi gerekmektedir.
Devletin yaşamı koruma yükümlülüğü bakımından bir inceleme yapılmadan önce askerî faaliyetlerin kişilerin yaşamı ile vücut bütünlüğü bakımından birtakım riskler içermesi sebebiyle tehlikeli bir faaliyet olduğu belirtilmelidir. Bu durumda devletin yaşamı koruma yükümlülüğü kapsamında, anılan hizmetin yerine getirilmesinde kişilerin yaşamı ile vücut bütünlüğünün korunması için gerekli güvenlik tedbirlerinin alınması, ölüm ve yaralanma olaylarının önüne geçmek için makul ölçüler çerçevesinde gerekenlerin yapılması bir zorunluluktur.
Devletin yaşamı korumaya ilişkin yükümlülüğü, tehlikeye karşı aşırı tedbirsiz davranan kişiler bakımından da sınırsız bir şekilde söz konusu olamaz. Ayrıca bu yükümlülük her durumda ve koşulda tehlikeye karşı mutlak bir güvenlik sağlamayı da garanti etmez. Bununla birlikte kamusal makamların gerekli güvenlik tedbirlerini almaları gerekirken almamaları hâlinde özellikle korunmaya özel muhtaç kişilerin bu tedbirsizliğinin anılan makamların sorumluluklarını tamamen ortadan kaldırmayacağını da belirtmek gerekir.
İlgili Kararlar
♦ (Salih Ülgen ve diğerleri, B. No: 2013/6585, 18/9/2014)
♦ (Adem Ülgen ve diğerleri, B. No: 2013/6581, 25/2/2015)
♦ (Ayfer Demirel ve diğerleri, B. No: 2016/8011, 9/1/2020)
Halka Açık Yerlerdeki Kazalar/İş Kazaları
Devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında can kaybının gerçekleştiği durumlarda kamu makamlarının Anayasa'nın 17. maddesi gereğince öncelikle yetkileri dâhilinde tüm imkânları kullanarak yaşama hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı etkili yasal ve idari tedbirleri oluşturmaları gerektiği ifade edilmelidir. Bu kapsamda anılan yasal ve idari tedbirler, yaşama hakkına yönelik ihlalleri durdurmayı ve gerektiğinde faillerin cezalandırılmasını sağlayacak nitelikte olmalıdır.
Kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası, dikkatsizliği aşan bir kusuru olduğu veya olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda -ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi- kişilerin hayatının tehlikeye girmesine neden olanlar hakkında bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekmektedir.
İlgili Kararlar
♦ (Bedrettin Yalçin ve diğerleri, B. No: 2014/16380, 9/1/2018)
♦ (Yıldız Cingöz, B. No: 2019/16011, 19/1/2022)
♦ (Necla Kara ve diğerleri, B. No: 2018/5075, 15/3/2022)
♦ (Seyide Serçe, B. No: 2021/4028, 10/7/2024)
Tehdide Karşı Koruma Sağlanması
Yaşam hakkının korunmasına ilişkin Anayasa Mahkemesinin benimsediği temel ilkeler çerçevesinde, kamu makamlarının kendilerine bildirilen ve yaşama yöneldiğinde, gerçek ve yakın olduğunda bir tereddüt bulunmayan tehdit ile ilgili olarak tehlikenin ortadan kaldırılması için imkânları dâhilinde kalan ve makul olarak kendilerinden almaları beklenebilecek tüm önlemleri alıp almadığının belirlenmesi gerekir.
Bu çerçevede yaşama yönelik varsayılan her tehdit yetkilileri riski önlemek için özel önlemler almaya zorlamaz. Özel önlemler alma yönünde bir görev, sadece yetkililerin yaşama yönelik gerçek ve yakın bir riskin bulunduğunu bildikleri ya da bilmeleri gerektiği, yetkililerin durum üzerinde belirli derecede hâkimiyetlerinin bulunduğu hâllerde ortaya çıkar. Yetkili kamusal makamlar, başvurucuların yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin varlığına, bu tehlikenin kamu makamları tarafından açıkça bilinmesine rağmen bu tehlikenin önlenmesi için imkânları dahilinde kalan ve makul olarak kendilerinden beklenebilecek önlemleri almak konusundaki pozitif yükümlülüklerine uygun davranmakla yükümlüdür.
İlgili Kararlar
Yeterli Sağlık Hizmetlerinin Sağlanması
İhmal suretiyle meydana gelen ölüm olaylarında kamu görevlilerinin bu konuda muhakeme hatasını veya dikkatsizliği aşan bir ihmali olduğu, başka bir ifadeyle olası sonuçların farkında olmalarına rağmen kendilerine verilen yetkileri göz ardı ederek tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadıkları durumlarda -bireyler kendi inisiyatifleriyle ne gibi hukuk yollarına başvurmuş olursa olsun- insanların hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşama hakkı ihlaline neden olabilmektedir. Bu ihlal çerçevesine idari makamların vatandaşların tümüne sağlamakla yükümlü oldukları tıbbi bakımı vermeyi reddederek bir kimsenin hayatını tehlikeye atmaları hâli veya tehlikeye attıklarının kanıtlanması durumu da dâhildir.
İlgili Kararlar
♦ (İrfan Durmuş ve diğerleri, B. No: 2014/4153, 11/5/2017)
♦ (Ali Karakılıç ve diğerleri, B. No: 2019/2549, 21/9/2022)
Kamu Görevlilerinin Güç Kullanımına İlişkin Yükümlülükleri
Güç Kullanımında Mutlak Gereklilik ve/veya Orantılılık Şartına Uyma
Kamusal yetkiyle güç kullanılması sonucu gerçekleşen ölümlerin veya ölümcül yaralanmaların devletin yaşama hakkına ilişkin negatif yükümlülüğü kapsamında değerlendirilmesi gerekir. Bu yükümlülük hem kasıtlı biçimde hem de kasıt olmaksızın ölümle sonuçlanan veya sonuçlanabilecek güç kullanımını kapsamaktadır. Yaşama hakkına ilişkin negatif yükümlülük kapsamında kamusal bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin kasıtlı ve hukuka aykırı bir şekilde hiçbir bireyin yaşamına son vermeme ödevi bulunmaktadır.
Anayasa’da yaşama hakkına güç kullanmak suretiyle yapılacak müdahalelere ilişkin yer alan hükümler ve Anayasa Mahkemesinin bu konuda daha önce vermiş olduğu kararlar birlikte değerlendirildiğinde kolluk kuvvetlerinin ancak Anayasa’da belirtilen amaçlara ulaşmak adına başka bir çarenin kalmadığı "mutlak zorunlu durumlarda" ve -güç kullanarak ulaşılmak istenen amaç ile karşı karşıya kalınan güce nispeten- "orantılı" bir biçimde güç kullanabilmelerine izin verildiği söylenebilecektir.
Yaşam hakkının dokunulmaz niteliği de dikkate alınarak ölümle sonuçlanabilecek bir güç kullanımı söz konusu olduğunda bunun gerekliliği ve ölçülülüğü çok sıkı bir şekilde denetlenmelidir.
Kamu görevlilerinin güç kullanımına ilişkin eylemlerinin bu konuda değerlendirmesi yapılırken sadece fiilen gücü kullanan görevlilerin eylemlerinin değil söz konusu eylemlerin planlanması ve kontrolü dâhil olayın bütün aşamalarının dikkate alınması gerekmektedir. Bunun yanı sıra bu konuda yapılacak değerlendirmede bir bütün olarak somut olayın hangi koşullarda gerçekleştiğinin ve nasıl bir seyir izlediğinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
İlgili Kararlar
♦ (İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016)
♦ (Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017)
♦ (Hüseyin Yıldız ve İmiş Yıldız, B. No: 2014/5791, 3/7/2019)
♦ (Tochukwu Gamaliah Ogu, B. No: 2018/6183, 13/1/2021)
♦ (Okan Göçer, B. No: 2017/29596, 13/1/2021)
Diğer Alanlar
Yaşam Hakkıyla Bağlantılı Olarak Etkili Başvuru Hakkının İhlali
Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı anayasal bir hakkının ihlal edildiğini ileri süren herkese hakkın niteliğine uygun olarak iddialarını inceletebileceği makul, erişilebilir, ihlalin gerçekleşmesini veya sürmesini engellemeye ya da sonuçlarını ortadan kaldırmaya (yeterli giderim sağlamaya) elverişli idari ve yargısal yollara başvuruda bulunabilme imkânı sağlar.
Toplumun genelinin yaşamını tehdit eden gerçek ve yakın bir tehlikenin varlığının bilindiği ya da bilinmesi gerektiği bir durumda kamu makamlarının makul ölçüler çerçevesinde ve bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlemler almadığı iddiasıyla açılan bir tam yargı davasında olayın kamu makamlarının kusuruyla meydana geldiğine yönelik iddia konusunda herhangi bir inceleme yapılmadan meselenin kusursuz sorumluluk çerçevesinde ele alınması, yaşam hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlaline neden olabilir.
İlgili Kararlar
♦ (Celaleddin Çakmak, B. No: 2018/22072, 11/3/2021)
♦ (Özgür Sağlam, B. No: 2016/9076, 30/6/2021)
♦ (Barış Başar Akyurt, B. No: 2018/15222, 15/9/2021)
♦ (Abdul Kadir Ünlü, B. No: 2018/33200, 15/9/2021)
♦ (Ali Hıdır Tekin, B. No: 2018/35243, 15/9/2021)
♦ (Mustafa Şenoğlu, B. No: 2018/24347, 6/10/2021)
♦ (Zilan Gül, B. No: 2018/36804, 6/10/2021)
♦ (Gamze Şuay, B. No: 2018/34979, 7/10/2021)
♦ (Murat Orçun Çalış, B. No: 2018/24472, 7/10/2021)
♦ (Mehmet Elmascan, B. No: 2019/5448, 23/11/2021)
♦ (Mustafa Niyazi Bulut, B. No: 2019/8219, 24/11/2021)
♦ (Süheyla Kırmacı, B. No: 2019/2008, 28/12/2021)
♦ (Üset Ateş, B. No: 2019/1176, 2/2/2022)
♦ (Agit Demir, B. No: 2021/9274, 30/10/2024)
AİHM Kararının Gereği Gibi İcra Edilmemesi
Sözleşme ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerin etkili bir şekilde korunması, AİHM tarafından verilen ihlal kararlarının iç hukukta gereği gibi yerine getirilmesi ile mümkündür.
AİHM'in ihlal kararı sonrasında yargılamanın yenilenmesi bakımından başvurucuların yaşam hakkı kapsamında ileri sürdüğü hususların etkili ve yeterli bir şekilde incelenip incelenmediği, AİHM tarafından verilen ihlal kararının gereklerinin yerine getirilip getirilmediği incelenmelidir. Yaşam hakkının ihlal edildiği şikâyetinin bulunduğu davalarda, derece mahkemelerince ihlalin tespit edilmesi ile bu ihlalin uygun ve yeterli bir biçimde giderilmesi hâlinde mağdurluk statüsü ortadan kalkabilmektedir. Bu çerçevede yaşam hakkının ihlal edildiği AİHM kararıyla sabit olan olaylar hakkında etkili ve yeterli bir inceleme yapılmadığına yönelik şikâyetler Anayasa Mahkemesi tarafından yaşam hakkının usul boyutu yönünden değerlendirilmektedir.
İlgili Kararlar
♦ (Sıddıka Dülek ve diğerleri, B. No: 2013/2750, 17/2/2016)
♦ (Abdulaziz Bengi ve diğerleri, B. No: 2014/14048, 10/6/2020)
Tıbbi İhmal İddialarına İlişkin Eksik Araştırma Yapılması
Ölüm olayını aydınlatmak üzere yürütülen ceza soruşturmaları ile mağdurların kendi inisiyatifleri ile hukuk veya idare mahkemesinde açtığı dava yollarının sadece hukuken mevcut bulunması yeterli olmayıp bu yolların uygulamada fiilen de etkili olması ve başvurulan makamın ihlal iddiasının özünü ele alma yetkisine sahip bulunması gereklidir.
Ayrıca, yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığı koruma hakkı kapsamında yürütülecek olan ceza soruşturmalarının yanı sıra hukuki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarının makul derecede ivedilik ve özen şartını yerine getirmesi gerekmektedir. Derece mahkemelerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda, Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapıp yapmadıklarının ya da ne ölçüde yaptıklarının da Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir.
İlgili Kararlar
♦ (Aysun Okumuş ve Aytekin Okumuş, B.No: 2013/4086, 20/4/2016)
♦ (Aysel Gündüz ve diğerleri, B. No: 2016/1138, 27/11/2019)
♦ (Onur Arslan, B. No: 2017/17652, 15/12/2020)
♦ (Mehmet Günay ve diğerleri, B. No: 2017/30109, 16/9/2020)
♦ (Onur Arslan, B. No: 2017/17652, 15/12/2020)
♦ (Oğuzhan Koç, B. No: 2018/2851, 26/5/2021)
♦ (Ayhan Keçeli ve diğerleri, B. No: 2019/24231, 23/2/2022)
♦ (Kerim Kilit ve diğerleri, B. No: 2020/26381, 7/2/2024)
Öldürülme Riski Bulunan Ülkedeki Koşullar Değerlendirilmeden Sınırdışı Edilme
Devletin yaşamı koruma konusundaki pozitif yükümlülüğü, bir yabancının sınır dışı kararı ile gönderileceği ülkede yaşam hakkının ihlali sonucunu doğuracak gerçek bir riskin bulunup bulunmadığının ayrıntılı bir şekilde araştırılmasını ve değerlendirilmesini gerektirir. Araştırma yükümlülüğünün ortaya çıkabilmesi için başvurucu tarafından savunulabilir bir iddia ortaya konulmalıdır. Araştırma yükümlülüğünün bulunması sınır dışı işleminin iptal edilmesi konusunda bir garanti içermez. Bunun aksine iddiaların ciddiyet ve gerçekliği bunların titizlikle araştırılması neticesi ortaya çıkacak ve sınır dışı etme konusunda bir değerlendirme yapılabilecektir.
İlgili Kararlar
♦ (H.A.B.A.M. ve S.S.H.A.K., B. No: 2019/35618, 31/3/2022)
♦ (Hooman Hosseınpour [GK], B. No: 2021/47168, 29/9/2022)
♦ (Abdulkerım Hammud, B. No: 2019/24388, 2/5/2023)