Paylaş | 21 Ekim 2025

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya, bugüne kadar 702 bin 53 bireysel başvuru yapıldığını, bunların 600 bin 14’ünün karara bağlandığını belirterek, “Anayasa Mahkemesi olarak bireysel başvuruda geldiğimiz nokta itibarıyla temel hak ve özgürlüklerin korunmasına ve geliştirilmesine yönelik standartları büyük ölçüde belirlemiş, dolayısıyla da zengin bir insan hakları içtihat bankası oluşturmuş bulunmaktayız.” dedi.

Anayasa Mahkemesi ile Avrupa Birliği-Avrupa Konseyi iş birliğinde yürütülen “Anayasa Mahkemesinin Temel Haklar Alanındaki Kararlarının Etkili Şekilde Uygulanmasının Desteklenmesi Projesi” kapsamında, “Adli ve İdari Yargıda Bireysel Başvuru İhlal Kararları ve İhlalin Sonuçlarının Ortadan Kaldırılması” konulu bölge toplantılarının 7’ncisi 20-21 Ekim 2025 tarihlerinde Diyarbakır’da gerçekleştirildi.

Programa; Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya ve Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Muhsin Şentürk, Danıştay Başsavcısı Cevdet Erkan, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilleri ve Üyeleri, Yargıtay Ceza ve Hukuk Genel Kurulu Başkanları, Yargıtay ve Danıştay Üyeleri ile Avrupa Konseyi Daire ve Ofis Başkanlarının yanı sıra Diyarbakır, Elazığ, Batman, Mardin ve Siirt’ten 103 hâkim ve savcı katıldı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı Kadir Özkaya, programın açılışında yaptığı konuşmada bölge toplantılarının daha önce İstanbul, Gaziantep, Bursa, Trabzon, Erzurum ve İzmir’de düzenlendiğini, söz konusu toplantılara toplam 791 hâkim ve savcının katıldığını hatırlattı. Diyarbakır’daki toplantıya ise adli yargıdan 67 hâkim ve savcı, idari yargıdan 36 hâkimin katıldığını dile getiren Başkan Özkaya, bölge toplantılarının üç amacını şöyle anlattı: “Anayasa Mahkemesi ile tüm hâkim, savcı ve mahkemeler arasında etkin ve verimli bir iş birliği gerçekleştirmek, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvurularda verdiği ihlal kararlarının subjektif sonuçlarının başvurucular açısından süratle somutlaşması için yapılması gerekenler konusunda ortaya çıkan sorunları değerlendirerek böylece hak ihlallerinin bir an önce giderilmesini sağlamak, Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararlarında yer alan gerekçelerin objektif etkilerini ele alarak adaletin en süratli şekilde ve en üst seviyede gerçekleşmesini temin etmek.”

Anayasa Mahkemesi, Bireysel Başvuru İncelemelerinde Bir Süper Temyiz Mercii Olarak Görev Yapmamaktadır

Başkan Özkaya, 23 Eylül 2012’den bugüne kadar 702 bin 53 bireysel başvuru yapıldığını, bu başvuruların 600 bin 14’ünün karara bağlandığı belirtti. Karara bağlanan başvurulardan 531 bin 134’ünde kabul edilemezlik kararı verildiğine dikkat çeken Başkan Özkaya, ihlal kararı sayısının da 81 bin 841 olduğunu aktardı. Bunların da 56 bin 443’ünün makul sürede yargılanma hakkına ilişkin olduğunu söyleyen Başkan Özkaya, hak bazlı verilen ihlal kararı sayısının 25 bin 398 olduğunu ifade etti.

Verilen ihlal kararlarından icra süreci henüz tamamlanmayanların sayısının 84 olduğunu vurgulayan Başkan Özkaya, “13 yılda verilen ihlal kararlarının toplam başvuruya oranının da makul süre hariç yaklaşık yüzde 3,4 olduğu görülmektedir. Peki buradan nasıl bir sonuç ortaya çıkıyor? Buradan Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru incelemelerinde bir süper temyiz mercii olarak görev yapmadığı, önüne gelen başvurularda Anayasa’dan kaynaklanan bir yetkiyle anayasal bir görevin yerine getirilmesi bağlamında, yalnızca bir hakkın anayasal anlamda ihlal edilip edilmediğine baktığı sonucu ortaya çıkıyor.” ifadelerini kullandı.

İhlal İddiaları Tamamen Adalet Odaklı Bir Yaklaşımla Değerlendirilmektedir

Anayasa Mahkemesinin karar verme süreçlerinde yürüttüğü çalışmaların büyük bir hassasiyet ve titizlikle hayata geçirildiğini aktaran Başkan Kadir Özkaya, Yargıtay ve Danıştay ile de tam bir iletişim içinde çalışmalar yürütüldüğünü ifade etti. Anayasa Mahkemesinin incelenen tüm bireysel başvurularda dile getirilen ihlal iddialarını başvurucuların dinî, siyasi veya ideolojik kimliğine bakmadan tamamen adalet odaklı bir yaklaşımla değerlendirdiğini belirten Başkan Özkaya, “Mahkememiz, kararlarını hukukun çizdiği sınırlar içinde, vicdanın sesine kulak vererek merkezinde yalnızca objektif adaletin olduğu bir anlayışla şekillendirmeye, tüm kişi ve kurumlarla olan ilişkilerini bu anlayış içerisinde yürütmeye, kendisine yüklenen misyon bağlamında adalet, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler gibi değerlerin gerçekleşmesine katkı yapmaya, bireylerin ve kurumların adalet duygularını tatmin etmeye, onların devlete ve hukuka olan güvenlerini artırmaya çalışmaktadır. Anayasa Mahkemesi olarak bireysel başvuruda geldiğimiz nokta itibarıyla, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları yanında, insan hakları hukukuna ilişkin tüm evrensel ilke, standart ve kararlardan da yararlanarak temel hak ve özgürlüklerin korunmasına ve geliştirilmesine yönelik standartları büyük ölçüde belirlemiş, dolayısıyla da zengin bir insan hakları içtihat bankası oluşturmuş bulunmaktayız.” diye konuştu.

Hâkim ve Savcılar; Bir Tarafı Nur, Bir Tarafı Nâr Olan Bir Mesleği İcra Etmektedir 

Dünyanın her yerinde, her toplumda o topluma ilişkin anayasal kimliği ya da ortak toplumsal kimliği oluşturan ilke ve değerlerin en önemli güvencesinin, hukuk devleti olmanın gereği olan bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığı olduğunu hatırlatan Başkan Kadir Özkaya, “Bağımsız ve tarafsız bir yargının varlığı da öncelikle o faaliyeti yürütecek olan bağımsız ve tarafsız hâkim ve savcıların varlığıyla mümkündür. Zira devletin ve toplumun bekası açısından mutlak bir gereklilik ve zorunluluk olan hakkın ayakta tutulmasında ve adaletin sağlanmasında en önemli sorumluluk yargısal faaliyetlerin başaktörleri olan hâkim ve savcılara aittir.” ifadelerini kullandı.

Hâkim ve savcılar olarak bir tarafı nur, bir tarafı nâr olan bir mesleği icra ettiklerini dile getiren Başkan Kadir Özkaya, “Önümüze gelen uyuşmazlıkları anlamada, kavramada ve adil bir şekilde çözmede ihtiyaç duyulan bilgiye mutlaka sahip olmalıyız. Eksik bilgi ile karar vermemeliyiz. Hukuk kurallarını ve maddi olayı çok iyi bir şekilde anlama ve kavrama kabiliyetimizi sürekli olarak geliştirmeliyiz. Her kararımız topluma güven ve istikrar sunmalıdır. Her bir iddianamemiz yalnızca bir suç isnadı değil aynı zamanda adalet yolunda yakılan bir ışık olmalıdır. Kararlarımızdaki dürüstlük ve tarafsızlık, yalnızca bir davayı değil bütün bir toplumun adalet duygusunu şekillendirir; toplumsal güvenin durumunu, devletin ruhunu ve temelini de derinden etkiler. Unutmayalım ki adil, dürüst ve tarafsız karar verdiğimiz sürece hem kendimizi hem de toplumumuzu yüceltiriz. Sonuç olarak nâra değil nura heves edelim. Unutmayalım ki nuru tercih edenin her işi ahsan olur, nârı tercih edenin her işi hüsran olur.” şeklinde konuştu.

Son İki Yıldır Gazze’de Yaşananlar, İnsanlık Tarihinin En Karanlık Sayfalarından Biri Olarak Kayda Geçmiştir

Başkan Özkaya, iki yıldır Gazze’de yaşananların insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından biri olarak kayda geçtiğini belirterek şöyle devam etti: “Yaşananlara baktığımızda insan onuruna saygının, hukukun üstünlüğünün ve temel hakların korunmasının her zaman öncelik verilen ve uygulanan temel ilkeler olması gerektiği gözükmektedir. Bu ilkeler, sadece soyut kavramlar olarak kalmamalıdır; devlet uygulamalarına, yargı kararlarına ve toplumsal yaşama mutlaka somut bir şekilde yansıtılmalıdır. İnsanlık, tüm bu yaşananlara karşı ortak bir vicdanla hareket etmelidir. İnsanlığın ortak geleceğinin, adil ve sürekli nitelikli bir barışın ancak yeryüzünde ahlaki değerlere ve adalete dönülmesiyle, adaletin ve ahlakın hâkim kılınmasıyla mümkün olabileceği unutulmamalıdır.” dedi.

Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez de programın açılışında yaptığı konuşmada, Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru incelemelerinde büyük bir emek sarf ettiğine ve çok özverili çalışmalar yürüttüğüne değinerek ihlalin sonuçlarının giderilmesinin ihlal kararlarından daha önemli olduğunu ifade etti ve “Anayasa Mahkememiz bir ihlal kararı verdiği zaman tüm kurumların, tüm yargı organlarının, hepimizin buna uyması ve gereğini yerine getirmesi gerekir.” ifadelerini kullandı. İhlalin sonuçlarının giderilmesinin vatandaşların temel hakkı olduğunu dile getiren Ömer Kerkez, bu tür toplantıların hâkim ve savcılar için çok büyük farkındalık oluşturacağını belirterek “Burada en önemli hususlardan biri de bana göre empatidir. Bizim, hakkı ihlal edilen veya hakkının ihlal edildiğini iddia eden, söyleyen, bunun için sızlanan vatandaşımızın yerine kendimizi koymayı bilmemiz lazım. Aynı durum ile karşılaştığımızda ne yapılmasını istiyorsak bizlerin de onu yapması lazım.” dedi. Gerek Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları gerekse AİHM'in kararları hakkında hâkim ve savcılara meslek öncesi ve meslek içi eğitimler düzenlenmesi gerektiği kanaatinde olduğunu ifade eden Ömer Kerkez, bu çerçevede büyük önem arz eden bölge toplantısının düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Muhsin Şentürk yaptığı konuşmada, adaleti sağlama yolunda yargı mensuplarının gösterdiği çabaların bireylerin, toplumların ve devletlerin huzurunu tesis edeceğini; devletlerin huzurunun da tüm dünyanın huzurunu sağlayacağını belirtti. Bu bağlamda bu tür toplantılarının büyük önem taşıdığına işaret eden Muhsin Şentürk, ihlal kararlarının etkileri ve uygulamadaki yansımalarına ilişkin değerlendirmelerinde bulundu.

Danıştay Başsavcısı Cevdet Erkan da idari yargının insan haklarının korunmasında hayati bir rol oynadığını belirterek idari yargının etkili bir insan hakları denetimi yapmadığı hâllerde bireylerin kamu gücü karşısında korumasız kalabileceğini ifade etti. Bireysel başvurunun ülkemizde temel hakların daha iyi korunması ve standartlarının yükseltilmesi amacıyla ihdas edilen bir kurum olduğunu vurgulayan Cevdet Erkan, idari yargılamada AİHM ve Anayasa Mahkemesinin temel hak ve özgürlüklerin ihlali yönündeki kararlarının dikkate alınmasının olası yeni hak ihlallerinin önlenmesi açısından büyük önem kaydettiğini dile getirdi.

Avrupa Konseyi İnsan Hakları, Adalet ve Hukuki İş Birliği Standartlarının Uygulanması Dairesi Başkanı Lilja Grétarsdóttır ise bu tür programların yargının tüm kademelerinden hâkimlerin deneyimlerini paylaşmaları, karşılaşılan zorlukları tespit etmeleri ve Anayasa Mahkemesi kararlarının etkili bir şekilde icrasını sağlamaya yönelik en iyi yolları ele almaları için değerli bir platform olduğunu ifade ederek “İnsan haklarının korunması ortak bir sorumluluktur ve Anayasa Mahkemesi kararlarının etkili biçimde icrası bu misyonun merkezinde yer almaktadır.” dedi.

Avrupa Konseyi Ankara Program Ofisi Başkanı William Massolin de konuşmasında, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin en köklü üyelerinden biri olduğunu kaydederek Avrupa Konseyi’nin Anayasa Mahkemesi ile yürüttüğü güçlü iş birliğine büyük önem verdiğini dile getirdi. Toplantının bölgedeki yargı mensuplarını bir araya getirerek ihlal kararlarının objektif ve subjektif etkileri ile temel hakların uygulanması konularında görüş alışverişi yapma fırsatı sunduğunu belirten William Massolin, verimli bir toplantı temennisiyle tüm paydaşlara teşekkür etti.

Programın açılışında konuşma yapan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Çelenk, Diyarbakır Adli Yargı Adalet Komisyonu Başkanı Erhan Çavuşoğlu, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi Başkanı Kenan Şenlik, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısı Ali İrfan Yılmaz ve Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi Başkanı Abdullah Kahraman da bölge toplantısının hukuk sistemine ve yargı camiasına sağlayacağı kazanımlara  vurgu yaparak bireysel başvurularda verilen ihlal kararları ve ihlallerin sonuçlarının ortadan kaldırılması hususunun önemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Program kapsamında gerçekleştirilen oturumlarda “Bireysel Başvuru İhlal Kararlarının Objektif Etkisi” ve “Bireysel Başvuru İhlal Kararlarının Subjektif Etkisi” konularında sunumlar gerçekleştirildi. Ayrıca hâkim ve savcıların katılımlarıyla gerçekleştirilen yuvarlak masa toplantıları ile “adil yargılanma hakkı”, “mülkiyet hakkı”, “yaşam hakkı”, “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı” ile “özel hayat ve aile hayatına saygı hakkı”na ilişkin örnek kararlar üzerinden değerlendirmeler yapıldı.