Paylaş | 08 Kasım 2021
Başkan Arslan, Anayasa’nın 38. maddesinde “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.” şeklinde ifade edilen masumiyet karinesinin savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde dahi sınırlandırılamayan mutlak bir temel hak olduğuna dikkat çekti.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen “Masumiyet Karinesi ve Lekelenmeme Hakkı Sempozyumu”nda bir konuşma yaptı.
Kişilerin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak söylem ve uygulamalardan kaçınılmalıdır
Konuşmasına masumiyet karinesi kavramının anlamına değinerek başlayan Başkan Arslan, Anayasa Mahkemesi kararlarında masumiyet karinesinin iki yönüne işaret edildiğine dikkat çekti. Başkan Arslan, suç isnadı altında olan kişinin suçluluğunun mahkeme kararıyla kesinleşinceye kadar suçsuz kabul edilmesinin ve ceza yargılaması mahkûmiyet dışında bir kararla sonuçlandığında kişinin suçlu görülmemesinin masumiyet karinesinin iki yönü olduğunu ifade etti.
Masumiyet karinesi ihlallerinde çoğu zaman yargı organlarının gerekçeleri ve kullandıkları dilin belirleyici olduğunu kaydeden Başkan Arslan, sadece mahkemelerin değil, kamu gücü kullananların da henüz kesinleşmiş bir mahkeme kararıyla suçluluğu sabit olmamış kişileri suçlu göstermeye yönelik sözlerinin masumiyet karinesini ihlal edebileceğine dikkat çekti. Başkan Arslan, yargılama makamlarının ve kamu otoritelerinin devam eden veya beraatle sonuçlanan davalarda kişilerin suçlu olduğu izlenimini uyandıracak söylem ve uygulamalardan kaçınmaları gerektiğine işaret etti.
Yargı bağımsızlığının sağlanması, masumiyet karinesinin korunması bakımından hayati derecede önemlidir
Konuşmasında Anayasa Mahkemesinin masumiyet karinesiyle ilgili verdiği kararlara değinen ve Mahkemenin bu yöndeki bakış açısını ortaya koyan Başkan Arslan yargı bağımsızlığı ile masumiyet karinesi arasında yakın ilişki olduğunu kaydetti.
Devam eden yargılamalar hakkında hâkimlere veya mahkemelere baskı yapılmasının masumiyet karinesini olumsuz yönde etkileyebildiğini ifade eden Başkan Arslan, yargı bağımsızlığının etkili şekilde sağlanmasının, masumiyet karinesinin ve diğer temel hakların korunması bakımından hayati derecede önemli olduğunu vurguladı.
Yargı bağımsızlığının üç şartı
Anayasa’nın 138. maddesinin yargı bağımsızlığının birbirini tamamlayan üç temel şartını düzenlediğini hatırlatan Başkan Arslan bu şartlara değindi. Başkan Arslan ilk şartın yargısal görevlerini yerine getirirken hâkimlerin vicdanlarına müdahale edilmemesi olduğunu ifade etti. Herhangi bir organ, makam, merci veya kişinin yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat vermesine, telkinde bulunmasına Anayasa’da kategorik yasak getirildiğini hatırlatan Başkan Arslan şunları söyledi. “Bu müdahale yasağının muhatabı ülke içinde veya dışında bulunan tüm organ, makam, merci veya kişilerdir. Konumu, sıfatı veya görevi ne olursa olsun hiç kimse hiçbir gerekçeyle mahkemelere ve hâkimlere bırakın emir ve talimat vermeyi, tavsiye ve telkinde dahi bulunamaz.”
Devam eden bir dava hakkında parlamentoda yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili olarak soru sorulmaması, görüşme yapılmaması veya herhangi bir beyanda bulunulmamasının yargı bağımsızlığının bir diğer şartı olduğunu belirten Başkan Arslan, bu anayasal hükmün amacının başta masumiyet karinesi olmak üzere adil yargılanma hakkının tüm unsurlarıyla korunmasını sağlamak olduğunu kaydetti.
Yargı bağımsızlığının son şartının ise mahkeme kararlarının etkili şekilde yerine getirilmesi olduğuna dikkat çeken Başkan Arslan, Anayasa’nın 138. maddesi gereğince yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uymak zorunda olduklarını, bu organların ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremeyeceklerini ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceklerini ifade etti.
Yargıyı itibarsızlaştırmaya yönelik söz, tutum ve davranışlardan kaçınılmalıdır
Konuşmasının son bölümünde yargı bağımsızlığının ve masumiyet karinesinin etkili şekilde korunmasının devlet organları arasındaki ilişkinin kuvvetler ayrılığı ilkesine uygun şekilde düzenlenmesine bağlı olduğunu vurgulayan Başkan Arslan yasama, yürütme ve yargı organlarının Anayasayla kendilerine çizilen sınırları aşmadan görevlerini yerine getirmelerinin hukuk düzeninin korunması ve idamesi bakımından son derece önemli olduğunun altını çizdi.
Hâkim ve savcıların anayasal ve yasal yetkilerini aşabilecek ve yargıyı siyasi polemik içine çekebilecek söz, tutum ve davranışlardan kaçınmaları gerektiğine dikkat çeken Başkan Arslan “Hepimize düşen, hüküm verirken giydiğimiz cübbelerin mehabetine uygun davranmaktır.” dedi. Aynı şekilde yasama ve yürütme mensuplarının da yargıyı etkilemeye veya itibarsızlaştırmaya dönük söz, tutum ve davranışlardan uzak durması gerektiğine işaret eden Başkan Arslan, yargı bağımsızlığının ve masumiyet karinesinin korunması konusunda hassasiyet gösterilmesini istedi. Başkan Arslan konuşmasının sonunda kendisine herhangi bir suç isnat edilen kişinin yargılanacağı, aklanacağı veya mahkûm edileceği yegâne yerin mahkemeler olduğunun altını çizdi.
Başkan Arslan’ın konuşma metnine ulaşmak için tıklayınız