Bireysel Başvuru Basın Duyuruları

7.9.2021
BB 61/21
Alacağın Tahsili İmkânının Kaldırılması Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlali İddiasının Kabul Edilemez Olduğu
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 8/6/2021 tarihinde, Mapfre Sigorta Anonim Şirketi (B. No: 2018/5832) başvurusunda, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. |
Olaylar
Taşıtan şirket yurt dışına demir ihraç etmektedir. Bu kapsamda taşıtan, İngiltere'de bulunan gönderilen şirkete ihraç ettiği demir emtiasını başvurucuya nakliyat sigorta poliçesi ile sigortalatmıştır. Anılan demir emtiası İzmir'de bulunan Aliağa Limanı'ndan taşıyan şirkete ait gemiyle İngiltere'nin Birkenhead Limanı'na doğru yola çıkmıştır.
Birkenhead Limanı'nda tahliyesi yapılan gemideki demir emtiasının bir kısmının paslanma nedeniyle hasar gördüğü tespit edilmiş ve aynı gün taşıyana ihbar edilmiştir. Başvurucu alacağı temlik alan taşıtana hasar bedelini ödeyerek haklarına halef olmuş ve ödediği tazminat bedelini taşıyandan tahsil etmek üzere İcra Müdürlüğünde takipler başlatmıştır. İcra takipleri itiraza uğrayan başvurucu, Asliye Ticaret Mahkemesinde itirazın iptali davası açmıştır. Bu yargılama sonunda tahkim şartının geçerli olduğu tespit edilerek görev yönünden davanın reddine karar verilmiş ve Yargıtay bu kararı onamıştır.
İddialar
Başvurucunun ilk şikâyeti, Yargıtay Dairesi içtihatlarının kanuni rehin hakkı ileri sürüldüğü durumlarda tahkim itirazının reddedilerek uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerektiği yönünde olduğu hâlde bu içtihatların aksi yönünde karar verildiğine ilişkindir.
Başvurucunun bir diğer şikâyeti ise ilk duruşmada tahkim itirazı reddedildiği hâlde hasarın meydana geldiği tarihten yaklaşık yedi yıl sonra görevsizlik kararı verilmesi nedeniyle alacağın İngiliz hukukuna göre zamanaşımına uğradığına, bu nedenle de zararının giderilmesi imkânının elinden alındığına ilişkindir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesinin delillerin değerlendirilmesi ve hukuk kurallarının yorumlanmasına yönelik şikâyetler bakımından görevi bireysel başvurunun ikincil olma niteliği gereği sınırlıdır. Derece mahkemeleri önünde hukukun ne şekilde yorumlanacağına ve uygulanacağına dair bir uyuşmazlık olduğunda ve bu bağlamda başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların derece mahkemelerince kesin olarak reddedildiği durumlarda açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin takdirine müdahale etmesi mümkün değildir. Somut olayda derece mahkemelerince varılan sonucun açıkça keyfî olduğundan veya bariz bir takdir hatası içerdiğinden söz edilemez.
Taşıtana ödediği hasar bedeli yönünden alacaklının haklarına halef olduğunu ileri süren başvurucu, taraflar arasında düzenlenen sözleşmeler ve eki belgelerin varlığından haberdar olduğu gibi içerikleri hakkında da bilgi sahibidir. Bu durumda alacağını tahsil etmek için başvurucunun önünde iki imkân bulunmaktadır. Bunlardan ilki sözleşme ile belirlenen yabancı tahkim şartına uyarak uyuşmazlığı tahkim yargılaması önüne taşımak, bir diğeri ise sözleşmede tahkim şartı bulunmasına rağmen Türk mahkemelerinin yetkili olduğunu savunarak alacağını Türk mahkemeleri önünde tahsil etmeye çalışmaktır.
Başvurucu, Türk mahkemeleri önünde alacağını tahsil etme yönünde kullandığı iradesinin bir sonucu olarak tahkim itirazıyla karşılaşabileceğini, bu nedenle de derece mahkemelerinin görevsizlik kararı verebileceğini öngörebilecek durumdadır.
Başvurucu, tahkim yargılamasının Londra'da yapılacak olması nedeniyle İngiliz hukukunun uygulanacağını ve İngiliz hukuk kurallarına göre alacağın zamanaşımına uğrayacağını ileri sürmektedir. Bu nedenle zamanaşımına uğramış bir alacağı tahsil etmek için yabancı tahkim yoluna başvurmasının anlamsız hâle geldiğini ifade eden başvurucu, yabancı tahkim yoluna başvurmaksızın bireysel başvuruda bulunmuştur.
İkincil inceleme yapan Anayasa Mahkemesinin görevi uyuşmazlıkları ve bu uyuşmazlıklara uygulanacak hukuk kurallarını tespit etmek, yorumlamak ve uygulamak değildir. Bu görev ve yetki kanunlar tarafından belirlenen ve anılan hususlarda uzmanlaşan derece mahkemelerine aittir. Kaldı ki uyuşmazlık konusu alacağın başka bir ülkenin hukuk kurallarına göre zaman aşımına uğrayıp uğramadığının Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi mümkün olmayacaktır. Ayrıca yargılama süresinin uzunluğu yönünden yapılan şikâyetin makul sürede yargılanma hakkı kapsamında bu bireysel başvuru dosyasından ayrılmasına karar verildiği gibi uzun süre sonra verilen görevsizlik kararının alacağın tahsilini tek başına imkânsız hâle getirdiğine ilişkin bir tespit de yapılamamaktadır.
Davanın görev yönünden reddi sonrası yabancı tahkim yargılamasına başvurabilecek durumda olan başvurucunun bu yöntemi izleyerek zaman aşımı nedeniyle talep hakkının kalmadığını ispat edebileceği hâlde bu yola başvurmadığı görülmüştür. Dolayısıyla somut olayda etkin ve elverişli hukuki mekanizmaları kurduğu anlaşılan kamu makamlarının ortaya çıktığı ileri sürülen olumsuz sonuçtan sorumluluğu yoktur. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun alacağının tahsil edilemediğine ilişkin şikâyeti nedeniyle mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin olmadığı anlaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir. |