11.12.2018

BB 73/18

Başörtüsü Yasağından Dolayı Üniversiteyle İlişiğin Kesilmesi ve Bursların İadesinin İstenmesi Nedeniyle Din Özgürlüğü ve Eğitim Hakkının İhlal Edilmesi

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 22/11/2018 tarihinde, Sara Akgül (B. No: 2015/269) başvurusunda Anayasa’nın 24. maddesinde güvence altına alınan din özgürlüğünün ve 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Boğaziçi Üniversitesinde eğitim gören başvurucu 2000 ilâ 2005 yılları arasında Millî Eğitim Bakanlığından (MEB) mecburi hizmet karşılığı burs almıştır.

Dördüncü sınıf öğrencisiyken Üniversitenin Eğitim Fakültesi Yönetim Kurulunun kararı ile başvurucunun kaydını yenilemediği gerekçesiyle Üniversiteden ilişiği kesilmiştir.

Başvurucu, 2004 yılından önce okuluna devam ederken herhangi bir sorunla karşılaşmadığı hâlde 2004 yılından sonra Üniversite kapısında -Çevik Kuvvet polisleri ve polis panzerlerinin bulunduğu bir ortamda- kendisinden başını açmasının istendiğini belirtmiştir. Başvurucu bu şartlarda başörtülü olarak derslere ve sınavlara girmesine izin verilmediğinden eğitimine devam edemediğini, devamsızlık sorunu oluştuğunu ve bu sebeple Üniversiteden atıldığını ifade etmiştir. Başvurucu, iddialarıyla ilgili bazı belgeler de sunmuştur.

Başvurucu daha sonra çıkarılan ve kamuoyunda Af Kanunu olarak bilinen 5806 sayılı Kanun çerçevesinde 2009 yılında üniversiteye tekrar kaydını yaptırarak 2012 yılında mezun olmuştur.

MEB tarafından, 2012 yılının sonunda başvurucunun aldığı burs miktarının geri ödenmesi gerektiği yönünde işlem tesis edilmiştir. MEB tarafından itirazı reddedilen başvurucu bursun geri istenmesi işlemine karşı iptal davası açmış, İdare Mahkemesi işlemi 2013 yılında iptal etmiştir.

İdarenin itirazı üzerine Bölge İdare Mahkemesi 2014 yılında, ilk derece mahkemesinin kararını bozmuş ve davayı reddetmiştir. Karar düzeltme talebi de kabul edilmeyen başvurucu bireysel başvuruda bulunmuştur.

İddialar

Başvurucu, başörtüsü yasağından dolayı okula alınmaması ve bunun sonucunda üniversiteden ilişiğinin kesilmesi nedeniyle almış olduğu bursları iade etmek zorunda kalmasının din özgürlüğünü ve eğitim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

1. Din Özgürlüğünün İhlal Edildiği İddiası Yönünden

Din özgürlüğü Anayasa’nın 2. maddesinde ifadesini bulan demokratik devletin vazgeçilmez unsurlarındandır. Anayasa’nın 24. maddesinde güvence altına alınan din özgürlüğü herkesin “din veya inancını açığa vurma özgürlüğünü” güvenceye alır. Laik bir siyasal sistemde, dinî konulardaki bireysel tercihler ve bunların şekillendirdiği yaşam tarzı devletin müdahalesi dışında, ancak koruması altındadır. Bu anlamda laiklik ilkesi din özgürlüğünün güvencesidir.

Laiklik, devlete negatif ve pozitif yükümlülükler yüklemektedir. Negatif yükümlülük, bireylerin din özgürlüğüne zorunlu nedenler olmadıkça müdahale edilmemesini gerektirmektedir. Pozitif yükümlülük ise devletin din özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırması, kişilerin inandıkları gibi yaşayabileceği uygun bir ortamı ve bunun için gerekli imkânları sağlaması ödevini beraberinde getirmektedir.

Anayasa’nın 26. maddesi bağlamında, düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğüne içerik bakımından bir sınırlama getirilmemiştir. Başörtüsü kullanarak dinin açıklanmasının yasaklanabilmesi için başkalarının hak ve özgürlüklerden yararlanmalarının engellendiğini gösteren çok önemli gerekçelere dayanılması gerekir.

Dosya kapsamında incelenen belgelerden, başörtüsü yasağının 2000'li yılların başından itibaren Boğaziçi Üniversitesinde uygulanmaya başladığı görülmektedir. Anılan yasağın Üniversitede 2009 yılına kadar devam ettiğine ve birçok protesto gösterisine konu olduğuna dair ulusal basında çok sayıda habere rastlamak mümkündür.

Anayasa Mahkemesi tüm bu gelişmeleri, başvurucunun derece mahkemelerindeki yargılamalar esnasındaki durumunu ve ilk derece mahkemesinin başvurucu lehindeki değerlendirmelerini bir bütün olarak ele aldığında başörtüsü yasağının başvurucuya uygulandığı kanaatine ulaşmıştır.

Somut olayda başvurucunun dinî inancı gereği taktığı başörtüsüne sınırlama getiren kamu gücü işlem ve eylemleri başvurucunun dinini açığa vurma hakkına bir müdahale teşkil etmektedir.

Müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk kriterlerini sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir.

Anayasa’nın 24. maddesi kapsamında yapılan bir müdahalenin kanunilik şartını sağladığının kabul edilebilmesi için müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur.

Somut olay değerlendirildiğinde başvurucunun din ve inanç özgürlüğünü sınırlandıran, Anayasa’nın 13. maddesinin aradığı anlamda kamu gücünü kullanan organların keyfî davranışlarının önüne geçen ve kişilerin hukuku bilmelerine yardımcı olacak, erişilebilir, öngörülebilir ve kesin nitelikte bir kanun hükmünün bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Öğrencilerin üniversite eğitimlerini başları açık olarak sürdürmeleri gerektiğine dair kanuni bir sınırlama bulunmamaktadır. Gerek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM) Leyla Şahin kararı ve gerekse de AİHM’in dayandığı ve Türkiye’de öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine ilişkin uygulamanın dayanağı hâline gelen Anayasa Mahkemesinin 1989 ve 1991 tarihli kararları, Anayasa’nın 13. maddesindeki temel hak ve özgürlüklerin ancak kanunla sınırlanabileceğine ilişkin hükümde yer alan kanunilik şartını taşıyan kurallar olarak kabul edilemez.

Somut olayda başvurucuyu başörtüsü kullanması nedeniyle Üniversiteye devam etmesini engelleme şeklinde gerçekleşen din özgürlüğüne yönelik müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 24. maddesinde güvence altına alınan din özgürlüğünün ihlal edildiğine karar vermiştir. 

2. Eğitim Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

Anayasa'nın 42. maddesinde kimsenin eğitim ve öğretim hakkından yoksun bırakılamayacağı belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi önceki kararlarında eğitim hakkının ilk, orta ve yükseköğrenim seviyelerini kapsadığına, eğitim kurumlarına etkili bir biçimde erişimin sağlanmasını güvence altına aldığına ve kamu otoritelerine bireyin eğitim ve öğrenim almasını engellememe şeklinde negatif ödev yüklediğine karar vermiştir.

Eğitim kurumlarını düzenleyen kurallar, toplumun ihtiyaç ve kaynakları ile eğitimin farklı düzeylerine has özelliklere göre değişiklik gösterebilir. Bu nedenle devletin bu konuda yapacağı düzenleme ve uygulamalarda belli bir takdir alanına sahip olduğunun kabulü gerekir.

Bu kapsamda eğitim hakkı, esas itibarıyla kurallara uyulmasını sağlamak amacıyla bir eğitim kurumundan uzaklaştırma veya çıkarma da dâhil olmak üzere disiplin tedbirlerine başvurmayı engellemez. Şüphesiz disiplin cezaları, gerek öğrencilerin gelişimini gerekse bir okulun amaçlarına ulaşmasını sağlayacak araçların önemli bir parçasıdır. Ancak bu tip tedbirlere başvurmanın demokratik toplum düzeninin gereklerinden olduğu açıkça ortaya konulmalı ve uygulama, Anayasa'da yer alan diğer haklarla ters düşmemelidir.

Eğitim hakkının belli bir zamanda mevcut olan eğitim kurumlarına erişimin sağlanmasını güvence altına aldığı gözetildiğinde, başvurucunun başörtüsü yasağı nedeniyle Üniversiteye devam edememiş olması eğitim hakkına yönelik bir müdahaledir.

Eğitim hakkına yönelik müdahale konusunda, Anayasa’nın 24. maddesinde korunan din özgürlüğü bağlamındaki şikâyetler bakımından müdahalenin kanunilik koşulunun sağlanmaması nedeniyle hak ihlali sonucuna varıldığı dikkate alınarak, başvurucunun Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının da ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 42. maddesinde güvence altına alınan eğitim hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.