3.4.2019

BB 22/19

İhtirazi (Çekinceli) Kayıtla Verilen Düzeltme Beyannameleriyle İlgili Açılan Vergi Davalarının Esastan İncelenmeden Reddi Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edilmesi

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 27/2/2019 tarihinde, Arbay Petrol Gıda Turizm Taşımacılık Sanayi Ticaret Ltd. Şti. ve Arbay Turizm Taşımacılık İthalat İhracat İnşaat ve Organizasyon Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. (B. No: 2015/15100) başvurusunda Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Başvurucu şirketlerin (Başvurucular) mal ve hizmet alımında bulunduğu firmanın iş ve işlemlerinde sahte faturalar düzenlediği tespit edilmiştir. Vergi İdaresi başvuruculardan bu firmadan yaptıkları alımlarla ilgili katma değer vergilerinin (KDV) tenzil edilmesini istemiş, aksi takdirde olumsuz mükellefler listesine alınacakları uyarısı yapmıştır.

Başvurucular olumsuz mükellefler listesine girmemek için Vergi İdaresine 2014 yılı içinde farklı tarihlerde ihtirazi kayıtla düzeltme beyannameleri vermişlerdir. Bu beyannameler üzerine Vergi İdaresince bazı vergiler tahakkuk ettirilmiş ve ceza kesilmiştir. Başvurucuların, bu vergi ve cezaların iptali talebiyle açtıkları davalar Vergi Mahkemesince reddedilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi ise Vergi Mahkemesinin kararlarını bozmuştur. İdarenin karar düzeltme istemi üzerine Bölge İdare Mahkemesi, bozma kararını kaldırarak ilk derece mahkemesi hükmünü onamıştır. Kararın gerekçesinde, Danıştay içtihadına da atıf yapılarak bozma kararında ve vergi cezası ile tahakkukun kaldırılmasında hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

İddialar

Başvurucular, ihtirazi kayıtla verilen düzeltme beyannameleri üzerinden yapılan vergi tarhiyatlarına ve cezalarına karşı açılan davaların esası incelenmeden reddedilmeleri nedeniyle mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Başvurucuların ihtirazi kayıtla verdiği beyannameler üzerinden bazı vergi ve gecikme faizi cezası ödemeleri mülkiyet hakkına müdahaledir. Somut olayda müdahalenin elverişliliğini veya gerekliliğini sorgulamaya yönelik herhangi bir olgu söz konusu olmadığından müdahalenin orantılı olup olmadığı tartışılarak sonuca varılmıştır.

Bölge İdare Mahkemesi 213 sayılı Kanun'un 378. maddesinin ikinci fıkrasına dayalı olarak beyanname verme süresi geçtikten sonra verilen beyannameye konulan ihtirazi kaydın dava açma hakkı vermesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davaların reddi gerektiği sonucuna ulaşmıştır. İlgili kanundaki bu kural, Türk vergi sisteminin dayandığı beyan esasına göre mükelleflerin kendi hesaplamalarına göre tespit ettikleri matrahların hatalı olamayacağı kabulüne dayanmaktadır. Oysa mükelleflerin bazı durumlarda istisna ve muafiyet gibi nedenlerden şüpheye düşebilmektedir. Bu itibarla hukuki bir ihtilafın bulunduğu konularda mükelleflere verdikleri beyannamelere ihtirazi kayıt koymak suretiyle dava açma hakkı (2577 sayılı Kanun’un 27. maddesi) tanınmıştır.

Böylece vergilendirmede mükellef aleyhine hukuka aykırılığa yol açmamak ve bazı matrah unsurlarını hukuken tartışılabilir kılmak amacıyla ihtirazi kayıt kurumu önce yargı içtihatlarıyla geliştirilmiş ve daha sonra kanuni düzenlemeye konu olmuştur. Yine bu şekilde beyana dayanan tarhiyat (verginin hesaplanması ve mükellefin borçlandırılması) işleminin dava konusu edilemeyeceği yönündeki kurala bir istisna getirilmiştir.

Somut olayda olduğu gibi süresinden sonra verilen düzeltme beyannamesine ihtirazi kayıt koyarak dava açmak isteyen başvurucuların durumları, süresinden sonra pişmanlıkla verdiği beyanname üzerine dava açmak isteyen mükelleflerden farklılık arz etmektedir. Bu kapsamda düzeltme beyanına ihtirazi kayıt koyan mükellefin dava açabilme isteğinin de hukuken korunması gerekir. Olayda, başvurucuların idari yorumun aksi yönünde oluşan bir iddiası vardır ve bu iddianın tartışılabilirliğinin hukuken korunması gerekir.

Başvurucuların açtığı davalar vergi mahkemelerince esasları yönünden incelenmemiştir. Bu durumda sahte olduğu ileri sürülen faturalarda yazılı mal ve hizmetlerin gerçekten alınıp alınmadığı, yapılan işin niteliği ve büyüklüğüyle orantılı olup olmadığı araştırılmamış, gerçek durum somut olarak ortaya konulmamıştır. Bu nedenle başvurucular, mülkiyet haklarına müdahale teşkil eden vergilendirme işlemlerinin yargı yoluyla denetlenebilmesi imkânına sahip olamamış, iddia ve itirazlarını etkin bir biçimde sunamamıştır.

Somut olayda mülkiyet hakkının öngördüğü usul güvencelerinin sağlanamamasından dolayı müdahalenin başvuruculara aşırı bir külfet yüklediği görülmüştür. Bu nedenle mülkiyet hakkının korunması ile müdahalenin kamu yararı amacı arasında olması gereken adil dengenin başvurucular aleyhine bozulduğu sonucuna ulaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucuların mülkiyet haklarına yapılan müdahale ölçüsüzdür.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.