29.5.2024

BB 11/24

Mülkiyet ve Mahkemeye Erişim Haklarının İhlal Edildiğine İlişkin İddiaların Kabul Edilemez Olduğu

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 11/1/2024 tarihinde, Şeyhmus Yılma (B. No: 2018/37995) başvurusunda mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle, adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilmez olduklarına karar vermiştir.

Olaylar

Vergi mahkemesinde üye hâkim olarak görev yapan başvurucu -o dönemki ismiyle- Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Genel Kurulu tarafından 667 sayılı KHK uyarınca meslekten çıkarılmıştır. Başvurucunun bu karara karşı yeniden inceleme talebiyle yaptığı itiraz ve ayrıca meslekten çıkarma kararının iptali talebiyle açtığı dava reddedilmiştir.

Başvurucu, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 74. maddesi uyarınca görevden uzaklaştırıldığı dönem olan 2016 yılı Ekim ve Kasım aylarına ilişkin maaşlarının yarısının yasal faizi ile birlikte tarafına ödenmesi talebiyle Adalet Bakanlığı aleyhine dava açmıştır. İdare mahkemesi davayı reddetmiştir. Karara karşı yapılan istinaf kanun yolu başvurusu da bölge idare mahkemesince reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu; meslekten çıkarma kararı verilmesi ile yeniden inceleme talebinin reddedilmesine ilişkin dönem arasındaki maaşının ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının, üzerinde bırakılan yargılama gideri ile vekâlet ücreti nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Değerlendirmesi

1. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

HSYK Genel Kurulu tarafından verilen meslekten çıkarma kararında bu karara karşı yeniden inceleme talebiyle on gün içinde başvuru yapılabileceği ifade edilmekle birlikte 667 sayılı KHK'da düzenlenen meslekten çıkarma kararının ne zaman kesinleşeceğine veya bu kararın hüküm ve sonuçlarını ne zaman doğuracağına ilişkin ayrı bir düzenleme bulunmamaktadır. Somut olayda mahkemeler, 667 sayılı KHK’nın 3. maddesinde öngörülen meslekten çıkarmanın adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak terör örgütleri ile millî güvenliğe karşı faaliyette bulunduğu kabul edilen diğer yapıların kamu kurum ve kuruluşlarındaki varlığını ortadan kaldırmayı amaçlayan, geçici olmayan ve nihai sonuç doğuran olağanüstü tedbir niteliğinde olduğunu kabul etmiştir. Danıştay ve bölge idare mahkemesinin konuya ilişkin içtihadı da benzer niteliktedir. Bu çerçevede 685 sayılı KHK ile 667 sayılı KHK'nın 3. maddesi uyarınca meslekten çıkarılmasına karar verilen hâkim veya savcılara bu kararlara karşı 685 sayılı KHK'nın 11. maddesi uyarınca yargı yoluna başvurma imkânı bulunmakta olup 6087 sayılı Kanun’un 33. maddesi uyarınca zaten yargı yolu açık olan meslekten çıkarma cezaları ile 667 sayılı KHK ile meslekten çıkarma tedbirinin farklı işlemler olduğu hususu bir kez daha açıklığa kavuşturulmuştur. Anayasa Mahkemesi, hâkimlik veya savcılık mesleğinden çıkarılması nedeniyle anayasal haklarının ihlal edildiği şikâyetini konu alan başvuruları 685 sayılı KHK’nın 11. maddesi uyarınca Danıştay yargı yolunun tüketilmesi gerektiği gerekçesiyle kabul edilemez bulmuştur. Dolayısıyla mahkemelerin olağanüstü tedbir niteliğindeki bu işlemin sonuç doğurması için kesinleşmesi gerekmediğine ilişkin yorumunda açık veya bariz bir takdir hatası bulunmadığı değerlendirilmiştir.

Somut olayda başvurucu, 667 sayılı KHK’da öngörülen şekilde olağanüstü tedbir niteliğindeki işlemle meslekten çıkarılmıştır. Bu kararın adli suç veya disiplin suçu işlenmesi karşılığında uygulanan yaptırımlardan farklı olarak derhâl sonuç doğurduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla meslekten çıkarma kararı verilmesi ile yeniden inceleme talebinin reddedilmesine ilişkin dönem arasındaki maaşın ödenmesi yönünden Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan bir mülkünün veya mülkü elde etme yönünde yeterli hukuki temele dayalı meşru bir beklentisinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

2. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

Gereksiz başvuruların önlenerek dava sayısının azaltılması ve böylece mahkemelerin gereksiz yere meşgul edilmeksizin uyuşmazlıkları makul sürede bitirebilmesi amacıyla başvuruculara belli yükümlülükler öngörülebilir. Bu yükümlülüklerin kapsamını belirlemek kamu otoritelerinin takdir yetkisi içindedir. Öngörülen yükümlülükler dava açmayı imkânsız hâle getirmedikçe ya da aşırı derece zorlaştırmadıkça mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği söylenemez. Dolayısıyla davayı kaybetmesi hâlinde başvurucuya yüklenecek olan yargılama giderleri ve avukatlık ücreti bu çerçevede değerlendirilmelidir.

Buna karşılık bir hukuki uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyan kişilerin reddedilen dava konusu miktar üzerinden hesaplanan avukatlık ücretini veya yargılama giderlerini karşı tarafa ödemeye mahkûm edilmeleri ihtimali veya olgusu, belirli dava koşulları çerçevesinde mahkemeye başvurmalarını engelleme ya da mahkemeye başvurmalarını anlamsız kılma riski taşımaktadır. Bu kapsamda davanın özel koşulları çerçevesinde masrafların makullüğü ve orantılılığı, mahkemeye erişim hakkının asgari sınırını teşkil etmektedir. Somut olayda başvurucu, üzerinde bırakılan yargılama gideri ve vekâlet ücreti toplamı olan 1.250 TL'nin ağır bir yük oluşturduğunu iddia etmiştir. Ancak şikâyet ettiği bu bedelin dava açmayı imkânsız hâle getirecek ya da aşırı derece zorlaştıracak derecede olmadığı değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.