18.3.2022

BB 31/22

Soruşturmanın Etkili ve Özenli Şekilde Yürütülmemesi Nedeniyle Kişisel Verilerin Korunmasını İsteme Hakkının İhlal Edilmesi

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 3/2/2022 tarihinde, H.Ö. (B. No: 2019/20473) başvurusunda, Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Eşi ile arasında devam eden boşanma davasında başvurucu, hakkındaki hastane kayıtlarını eşinin ele geçirip delil olarak mahkemeye sunması nedeniyle görevi kötüye kullanma, özel hayatın gizliliğini ihlal, kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi ve verilerin paylaşılması suçlarını işlediği iddiasıyla eşinden şikâyetçi olmuştur.

Ceza soruşturmasını yürüten Cumhuriyet başsavcılığı tarafından ilgili hastaneden başvurucunun tedavi bilgileri talep edilmiştir. Ayrıca bu bilgilere sorgulama yaparak ulaşan veya çıktı alan tüm kamu görevlilerinin isimleri, görevleri, sorgulamanın tarih ve zaman aralığı ile sisteme girerken kullanılan cihazların bilgisinin tespit edilerek ayrıntılı bir şekilde raporlandırılması istenmiştir. Kurumun cevabında, başvurucunun yatarak tedavi gördüğüne dair kayıt bulunmadığı, ayakta tedavi gördüğü dönemlere ait raporların gönderildiği belirtilmiş; ayrıca Adli Kalem Biriminde görevli veri hazırlama kontrol işletmen memuru A.G. tarafından 19/2/2019-4/3/2019 tarihleri arasında cep telefonu ve bilgisayar üzerinden sorgulama ve çıktı alma işleminin yapıldığı bildirilmiştir. Bunun üzerine başsavcılık başvurucunun eşinin ifadesini almıştır.

Başvurucunun eşi ifadesinde; başvurucunun boşanma ve ceza davalarında aleyhine beyanda bulunduğunu hatta migren şikâyetlerinin evlilik hayatında yaşadıklarından dolayı arttığını iddia ettiğini belirtmiştir. Bunun üzerine kendisinin de eşinin evlenmeden önceki rahatsızlığı hakkında bilgi sahibi olmak için hastaneye giderek hastane bilgisayarında araştırma yaptığını, araştırma sonucunda bazı rahatsızlıkları olduğunu gördüğünü ancak herhangi bir belge almadığını beyan etmiştir. Ayrıca başvurucunun kişisel haklarını ihlal etme niyetinin olmadığını, yargılama esnasında kendini koruma maksadıyla hareket ettiğini, hasta hakları mahremiyetini ihlal etmediğini vurgulamıştır.

Başsavcılık kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiştir. Karara karşı yapılan itiraz, başsavcılık tarafından verilen kararın usule ve mevzuata uygun olduğu gerekçesiyle sulh ceza hâkimliğince reddedilmiştir.

İddialar

Başvurucu, kişisel verilerin hukuka aykırı şekilde ele geçirilmesine yönelik şikâyet hakkında etkili bir ceza soruşturması yapılmaması nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Başvurucunun gördüğü tedaviler ile sağlık durumuna ve geçirdiği hastalıklara ilişkin bilgilerin başvurucuya ilişkin kişisel veri niteliğinde olduğu, kişisel veri mahiyetindeki bilgilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesinin ve açıklanmasının da mevzuatta suç olarak düzenlendiği açıktır. Ayrıca 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu'nun işlenen kişisel verilerin aktarılmasının kişinin açık rızasının varlığına bağladığı, 6. madde özel nitelikli kişisel veri kapsamında sayılan sağlık bilgilerinin aynı maddede belirtilen istisnalar dışında kişinin açık rızası olmaksızın işlenmesinin yasak olduğunun düzenlendiği ve veri sorumlusuna da uhdesinde bulunan kişisel verilerin hukuka aykırı olarak erişilmesini önleyecek tedbirleri alma çerçevesinde yükümlülükler öngörüldüğü vurgulanmalıdır. Bununla birlikte Yönetmelik ile de hasta haklarına ilişkin ayrıca düzenleme yapılmış, bu kapsamda kişiye özel hastane kayıtlarının açıklanması ve işlenmesi sıkı şartlara bağlanmıştır. Bu durumda başvurucunun şikâyetlerine ilişkin ilgili mevzuat da gözetilerek etkili bir ceza soruşturması yapılması, bu bağlamda öncelikle olayın tüm yönleriyle açıklığa kavuşturularak ulaşılan sonucun olaya özgü gerekçelerle açıklanması gerektiği söylenebilir.

Öncelikle somut başvuruya konu soruşturma sürecinde başvurucunun şikâyeti üzerine başsavcılık tarafından soruşturmaya derhâl başlandığı ve bu kapsamda şüphelinin ifadesinin alındığı, iddialarla ilgili olarak devlet hastanesiyle yazışma yapıldığı ve boşanma davasının incelendiği görülmüştür. Başvurucunun şikâyeti doğrultusunda başsavcılık tarafından yapılan değerlendirme neticesinde elde edilen bilgilerin anılan dava kapsamında kullanılmış olması ve ilgili mahkemenin bu bilgileri değerlendirmekte takdir yetkisi de gözetilerek bir değerlendirme yapıldığı anlaşılmıştır.

Öte yandan hastane tarafından başsavcılığa verilen cevapta başvurucunun hastane kayıtlarına ilişkin sorgulama ve çıktı alma işlemlerini A.G. isimli memurun yaptığı bildirilmiştir. Bu cevabi bilgi ile eşinin hastane kayıtlarını kendisinin ele geçirdiği yönündeki ikrarının çeliştiğini ileri süren başvurucunun soruşturmanın genişletilmesi taleplerinin başsavcılık tarafından karşılanmadığı görülmüştür. Bu bağlamda başsavcılık tarafından eşle ilgili kişisel verilere diğer eşin erişme hakkının olduğu ön kabulüyle hareket edildiği, başsavcılığın başvurucunun eşinin ne zaman ve nasıl bu bilgilere ulaştığı, hastane kayıtlarına girmek için şifre gerekip gerekmediği gibi hususları araştırmadığı görülmüştür. Ayrıca başvurucunun eşinin boşanma davasında 19/12/2018 tarihinde sunmuş olduğu dilekçesinde başvurucuya ait kişisel verileri edindiği anlaşılmasına rağmen Başsavcılığın anılan tarih öncesini kapsayacak şekilde bir araştırma yapmadığı, A.G.nin ifadesini de almadığı gözetildiğinde soruşturmanın genişletilip gerekli inceleme yapılmayarak olayın tam olarak aydınlatılmadığı anlaşılmıştır.

Ayrıca yargılama süreci gözetildiğinde başvurucunun evlenmeden önceki tedavisiyle ilgili bilgileri eşine daha önce açıklamadığı, bununla birlikte kişisel veri mahiyetindeki bu bilgilerin eşi dâhil üçüncü kişilere verilmesi yönünde açık bir rızasının da olmadığı görülmüştür. Bu duruma rağmen başsavcılık eşlerin diğer eş hakkında birinci dereceden yakını olması nedeniyle kişisel ve sağlık bilgilerine ulaşma hakkının bulunduğu, bu nedenle şüphelinin eyleminin mahremiyetin ve özel hayatın ihlali olarak değerlendirilemeyeceği şeklinde yasal dayanağı gösterilmeyen birtakım gerekçelerle sonuca ulaşmıştır. Bu gerekçenin keskin bir kabulden yola çıkılarak oluşturulduğu, istisnasız bir kural yaklaşımıyla ele alındığı, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ve hasta hakları bakımından kişiyi korumasız bıraktığı, ayrıca benzer müdahaleler yönünden caydırıcılığı olmadığı açıktır. Açıklanan bu gerekçenin temel hakların içerdiği güvenceleri koruduğu ve bu yönüyle ilgili ve yeterli olduğu söylenemez.

Dolayısıyla olayın aydınlatılmasına yönelik esaslı iddiaların başsavcılık tarafından araştırılmaması, bu suretle soruşturmanın derinleştirilmemesi ve yasal dayanağı gösterilmeyen gerekçelerle sonuca ulaşılması nedeniyle anayasal hakların güvence altına alınacak şekilde etkili ve özenli bir soruşturma yapıldığı söylenemeyecektir. Ayrıca gerek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar gerekse bu karara karşı yapılan itiraz neticesinde verilen karar incelendiğinde yargı mercilerince ulaşılan sonuçların kişisel verileri ve hasta haklarını koruyacak şekilde ilgili ve yeterli gerekçeler içermediği sabittir.

Sonuç olarak soruşturmanın etkili ve özenli şekilde yürütülmesi konusunda kamusal makamlarca üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüğün gerektirdiği şartların somut olayda yerine getirilmediği değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.