Bireysel Başvuru Basın Duyuruları

19.6.2020
BB 35/20
Tutuklamanın Hukuki Olmaması Nedeniyle Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edilmesi
Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 9/6/2020 tarihinde, Eren Erdem (B. No: 2019/9120) başvurusunda Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. |
Olaylar
Cumhuriyet Başsavcılığınca kamuoyunda 17-25 Aralık operasyonları olarak bilinen süreçle bağlantılı olaylarla ilgili yürütülen soruşturma neticesinde gazeteci ve yazar olan başvurucu hakkında temelde Karşı gazetesindeki bazı yayınlar ve bu yayınlara ilişkin bilgilerin elde edilmesi süreci dolayısıyla FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçunu işlediğine dair kuvvetli suç şüphesini gösteren olgular bulunduğu gerekçesiyle tutuklama kararı verilmiştir. Başvurucu 25. ve 26. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimleri’nde Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili seçilmiştir.
Başvurucu, devam eden mahkeme sürecinde Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) tahliye edilmiş, Başsavcılığın itirazı üzerine Mahkemece verilen kararla yeniden tutuklanmıştır. Yargılama sonunda başvurucunun silahlı terör örgütü hiyerarşisine dâhil olmamakla beraber bilerek ve isteyerek örgüte yardım etme suçundan 4 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Mahkeme hükümle birlikte, verilen toplam ceza süresini dikkate alarak başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına hükmetmiştir. Başvurucunun karara itirazı Ağır Ceza Mahkemesince kesin olarak reddedilmiştir.
Öte yandan başvurucu mahkûmiyet hükmüne karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş, Bölge Adliye Mahkemesi istinaf başvurularının esastan reddine ve başvurucunun tahliyesine karar vermiştir.
İddialar
Başvurucu; kuvvetli suç şüphesi ortaya konulmadan hukuka aykırı olarak tutuklandığını ayrıca tutuklama kararına esas olan kaçma şüphesinin gerekçelendirilmediğini belirterek, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak tutuklamanın Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen ve tutuklama tedbirinin niteliğine uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen haklı sebeplerden bir veya daha fazlasına dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
Anayasa'nın 19. maddesine göre tutuklama ancak suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler bakımından mümkündür.
Soruşturma mercilerince ve yargı organlarınca yapılan değerlendirmelere göre 17-25 Aralık operasyonları, FETÖ/PDY mensubu yargı ve kolluk görevlileri tarafından bu yapılanmanın amaçları doğrultusunda Hükûmeti devirmek amacıyla kurgulanmıştır. Anayasa Mahkemesi de bu soruşturma süreçlerinde görev alan bazı emniyet görevlileri ve onların tahliyesine karar veren yargı mensupları hakkında uygulanan tutuklama tedbirlerinin hukuki olduğuna dair çok sayıda karar vermiştir.
Başvurucu hakkındaki fezleke, iddianame, tutuklama kararı ve mahkûmiyet hükmünden başvurucuya yöneltilen suçlamanın temel olarak Karşı gazetesindeki bir kısım yayın ile bu yayınlara konu bilgi ve dokümanların elde ediliş sürecine ilişkin olgulara dayalı olduğu görülmüştür. Gazetede yayımlanan haberler ile bunlara ilişkin soruşturma mercilerinin ve yargı organlarının değerlendirmeleri gözönüne alındığında bütün bu olguların başvurucu yönünden suç işlendiğine dair kuvvetli belirti olarak kabul edilmesi temelsiz ve keyfî değildir.
Diğer taraftan Mahkeme tutuklama kararını kaçma şüphesine dayalı olarak vermiştir. Tutuklama kararında diğer tutuklama nedenleri yönünden bir değerlendirme yapılmamıştır. Başvurucu hakkındaki dosya incelendiğinde 2014 yılında başlatılan soruşturmada, soruşturma mercilerince başvurucu hakkında tutuklama ya da herhangi bir adli kontrol tedbirinin uygulanmasına gerek görülmemiştir.
Başvurucu 27. Dönem Milletvekilliği Genel Seçimi’nde milletvekili adayı gösterilmemesi üzerine sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda partisini seçim çalışmalarında desteklemeye devam edeceğini belirtmiş ve "İlk durak Maraş!" ifadesini kullanmıştır. Başvurucu söz konusu ifadenin seçim çalışmalarına ilişkin olduğunu belirtmiş ve sunduğu belgede partisi tarafından seçim çalışmaları kapsamında Kahramanmaraş'ta görevlendirildiğini ifade etmiştir.
Başsavcılık, Ağır Ceza Mahkemesine gönderdiği, başvurucu hakkında tutuklamaya yönelik yakalama emri çıkarılmasını içeren talep yazısında, başvurucunun tekrar milletvekili adayı gösterilmemesi üzerine hakkında yürütülen davadan kurtulmak amacıyla yurt dışına çıkmaya çalıştığı yönünde bir değerlendirmede bulunmuştur. Başsavcılık ayrıca başvurucunun seçimden sonra yurt dışına kaçacağı yönünde kolluk birimlerine e-posta yoluyla bir ihbar geldiğine vurgu yapmıştır.
Başvurucunun, hakkında verilen yurt dışı çıkış yasağı adli kontrol tedbirinden haberdar olmaksızın kararın verildiği gün ailesiyle birlikte Almanya'ya gitmek üzere havalimanına geldiği ancak anılan tedbir nedeniyle ülkeden ayrılamadığı anlaşılmıştır. Yurt dışına çıkış yasağı tedbirinden haberinin olmaması nedeniyle başvurucunun, hakkında verilen adli kontrol tedbirlerine riayetsizlik yaptığını söylemek mümkün görünmemektedir. Kaldı ki yurt dışına çıkışının yasaklandığını bilen birinin ülkeden havalimanı yoluyla çıkmaya çalışması da hayatın olağan akışı ile bağdaşmamaktadır.
Öte yandan emniyet birimlerine e-posta yoluyla gelen bir ihbara dayanılarak başvurucunun yasa dışı yollardan yurt dışına çıkacağı konusunda somut bir şüphenin bulunduğu ifade edilmişse de kimin tarafından ve neye dayalı yapıldığı anlaşılamayan böyle bir ihbarın somut şüpheyi ortaya koyan bir olgu olarak kabulü mümkün değildir. Başvurucunun da bu yönde bir hazırlığı veya girişimi olduğu tespit edilmediği gibi başvurucu, soruşturma ve kovuşturma sürecinde onlarca kez yurt dışına gidip geldiğini ifade etmiştir.
Bu itibarla başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirine ilişkin kararlarda ve diğer belgelerde yer alan açıklamaların başvurucunun kaçma şüphesinin bulunduğunu ve buna dair somut olgular olduğunu ortaya koyduğunu söylemek mümkün değildir. Ayrıca başvurucunun yasa dışı yollardan yurt dışına kaçma davranışı göstereceğine dair kamu makamlarını şüpheye düşürecek bir davranışı tespit edilmemiştir.
Diğer taraftan başvurucu, yasama dokunulmazlığına istisna getiren Anayasa değişikliğinin yürürlüğe girmesinden yaklaşık iki yıl sonra ve üstelik kovuşturma aşamasında tutuklanmıştır. 2014 yılında başlatılan soruşturmada, soruşturma mercilerince başvurucunun ilk kez milletvekili seçildiği 7/6/2015 tarihine kadar hakkında tutuklama ya da adli kontrol tedbirlerinden birinin uygulanmasına gerek görülmemiştir. Başvurucu hakkında tutuklama tedbirine başvurulurken soruşturma aşamasında elde edilen delillerin dışında yeni bir olgunun tespit edilmesi de söz konusu değildir. Dahası başvurucu hakkında tutuklama tedbirine başvurulması; yurt dışı çıkış yasağı şeklindeki adli kontrol tedbiri nedeniyle Almanya'ya gidememesi ve havalimanından geri dönmesi olayının yaşandığı tarihten yaklaşık bir ay sonra söz konusu olmuştur.
Sonuç olarak başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin süreç bakımından gerekli olduğunun kabulü mümkün görülmemiştir. Somut olayın koşullarında başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olmadığı değerlendirilmiştir.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir. |