4.12.2025

BB 18/25

Yeterli Araştırma ve İnceleme Yapılmadan Adli Para Cezasına Hükmedildiği İddiasıyla Yapılan Başvuruya İlişkin Karar

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu 17/4/2025 tarihinde, Menduh Ataç (B. No: 2021/20360) başvurusunda Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Olaylar

Başvurucu hakkında sahibi ve yetkilisi olduğu işyerinde müştekinin bilgisi ve rızası olmadan müşteki adına abonelik sözleşmelerinin düzenlendiği iddiasıyla 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu'na muhalefet suçundan iddianame düzenlenmiştir. Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar veren mahkeme başvurucunun 740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına hükmetmiştir. Başvurucunun söz konusu karara itirazı üzerine mahkeme bu kez yargılamanın genel hükümlere göre yapılmasına karar vermiştir. Başvurucu; yargılama aşamasında alınan savunmasında sözleşme düzenleme yetkisinin alt bayilerde olduğunu, kendisinin üst bayi konumunda olduğunu, sözleşme düzenlemediğini, sadece hat açma işlemi yaptığını, hakkında aynı suçtan başka mahkemede yapılan yargılamada beraat kararı verildiğini, bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay emsal kararlarına göre üzerine atılı suçun oluşmadığını, bu nedenlerle üzerine atılı suçlamayı kabul etmediğini belirtmiştir. Yapılan yargılama sonunda başvurucunun 1.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına kesin olarak karar vermiştir.

İddialar

Başvurucu, kararın soncunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Yargılama merciinin aynı maddi veya hukuki olguyla ilgili olarak başka bir yargı merciinin vardığından farklı bir sonuca ulaşması hâlinde bunun dayanaklarını gerekçeli kararında göstermesi beklenir. Anayasa'da güvenceye bağlanan tüm temel hak ve özgürlüklerin yorumunda gözetilmesi gereken temel bir ilke olarak düzenlenen hukuk devleti ilkesi, yargı organlarının aynı maddi veya hukuki olgularla ilgili olarak çelişkili kararlar vermekten mümkün olduğunca kaçınmasını gerekli kılar. Aynı maddi veya hukuki vakıalarla ilgili olarak farklı kararlar verilmesi hukuk devleti ilkesini zedeleyebileceği gibi kişilerin hukuka olan inancını da zayıflatabilir. Bu nedenle bir maddi veya hukuki vakıa ile ilgili olarak başka bir yargı mercii tarafından bir kimse lehine karar verildiği ancak diğer bir yargı merciinin aynı olgu hakkında farklı bir sonuca ulaştığı durumlarda bunun gerekçesinin belirtilmesi gerekir. Yargı merciinin bu gibi durumlarda gerekçe gösterme yükümlülüğü, kişilerin hukuka olan güvenlerinin sarsılmaması için hayati önemdedir.

Somut olayda başvurucunun üzerine atılı suçun sübutu bakımından müştekinin bilgisi ve rızası dışında oluşturulan sözleşmeyi mutlaka kendi el yazısı ile düzenleyip imzalaması şartı aranmadığı, başvurucunun yetkilisi olduğu şirket bizzat sözleşme oluşturma fiilini gerçekleştirmese dahi şirketin hattın aktivasyonunu sağlayacak onay işlemlerini gerçekleştirmesi neticesinde kişinin bilgisi dışında abonelik işlemi yapma suçundan başvurucu hakkında hüküm kurulmuştur. Ancak verilen kararda davanın sonucunu etkileyebilecek nitelikteki sözleşmeyi alt bayinin düzenlemesine ve sorumluluğun alt bayide olmasına, üst bayinin bu sözleşmenin düzenlenmesi aşamasına dair bir bilgisinin olmamasına, yine başvurucunun aynı suça ilişkin olarak sunduğu bölge adliye mahkemesi ve Yargıtay emsal kararlarına dair itirazları hakkında bir değerlendirme yapılması gerekirken bu yükümlülüğün yerine getirilmediği görülmüştür. Öte yandan yukarıda anılan konuyla ilgili Yargıtay içtihatları da gözetildiğinde bu değerlendirmenin gerekliliği daha belirgin hâle gelmektedir.

Eldeki başvuruda mahkeme, kanuna aykırı olarak düzenlenen sözleşmeyi üst bayi olan şirketin yetkili temsilcisi başvurucunun onaylamasını mahkûmiyet için yeterli görmüştür. Şirket yetkilisi olan başvurucunun sözleşmeyi bizzat düzenlememesi, sadece hat açma işlemini gerçekleştirmesi karşısında mahkemece mahkûmiyete esas alınan fiillerin başvurucuyu cezai yönden sorumluluk altına sokmasının gerekçeleri kararda yeterince ortaya konulamamıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.