17.3.2023

ND 10/23

7091 Sayılı Kanun’a İlişkin Karar

Anayasa Mahkemesi 26/10/2022 tarihinde E.2018/85 numaralı dosyada, 7091 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un“...ile bunların eş ve çocuklarına...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, “...telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dahil olmak üzere...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine karar vermiştir.

Dava Konusu Kurallar 

Dava konusu kurallarla; 667 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çerçevesinde hakkında inceleme ve soruşturma yürütülen kişilerin eş ve çocuklarına ilişkin olarak 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca müşteri sırrı kapsamında kabul edilenler hariç, telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dâhil olmak üzere ihtiyaç duyulan her türlü bilgi ve belgenin, ayrıca söz konusu KHK’nın 3. ve 4. maddeleri uyarınca hakkında inceleme ve soruşturma yürütülen kişilere ait telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespitine ilişkin bilgilerin yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilerce verilmesi öngörülmektedir.

İptal Talebinin Gerekçesi 

Başvuruda özetle; kurallarla sadece hakkında soruşturma açılan kişilerin değil aynı zamanda bunların eş ve çocuklarına ait bilgilerin de verilmesinin zorunlu hâle getirildiği, verilmesi istenen bilgilerin içinde pek çok kişisel verinin de olacağı, hâkim kararı aranmaksızın telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dâhil olmak üzere her türlü bilginin soruşturma makamlarınca istenebileceği belirtilerek kuralların Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

1. “…ile bunların eş ve çocuklarına…” İbaresinin İncelenmesi

Telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespitine yarayan, aranan numara, arama zamanı, arama yeri, arama süresi, yer ve zaman gibi sinyal bilgilerini ifade eden geçmişe dönük iletişim trafiği olarak bilinen (HTS-Historical Traffic Search) arama trafiği kayıtları, kişisel veri mahiyetindedir. Dava konusu kural, telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti haricinde ihtiyaç duyulan her türlü bilgi ve belgenin de verilmesini öngörmektedir. İstenecek diğer bilgi ve belgenin kapsamı tam olarak anlaşılamamakla birlikte bunların kişisel veri niteliğinde olabileceği de kuşkusuzdur. Bu verilerin yetkili kurul, komisyon ve diğer mercilere verilmek üzere paylaşılması kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı ile haberleşme hürriyetine yönelik sınırlama niteliğindedir.

Haberleşme hürriyeti ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin hakların olağanüstü dönemlerde kullanılmasının kısmen veya tamamen durdurulması veya bunlar için Anayasa’da öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilmesi Anayasa’nın 15. maddesi uyarınca mümkündür. Ancak bu husus, yapılacak düzenlemelerde sınırsız bir takdir yetkisi tanındığı anlamına gelmemektedir. Anılan maddede olağanüstü hâllerde durumun gerektirdiği ölçüde söz konusu düzenlemelerin yapılabileceği belirtilmiştir. Bu nedenle haberleşme hürriyeti ile kişisel verilerin korunmasına ilişkin ilkelere getirilen sınırlamaların Anayasa’nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun söylenebilmesi için bunu aşan keyfî müdahalelere izin verilmemesi gerekir.

Dava konusu kuralla telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dâhil olmak üzere haklarındaki her türlü bilgi ve belgenin yetkili kamu otoritelerine verilmesi öngörülen kişilerle ilgili olarak herhangi bir inceleme ve soruşturma bulunmamaktadır. Bu kişiler, haklarında terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulu tarafından devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olup olmadığı konusunda inceleme ve soruşturma yürütülen kişilerin eş ve çocuklarıdır. Haklarında inceleme ve soruşturma yürütülen kişilerin eş ve çocuklarının her türlü kişisel verisinin ilgili kamu otoritelerine verilmesinin zorunlu kılınmasının suç işlenmesinin önlenmesi amacına ulaşılması bakımından gerekli olduğunun kabulü güçtür. Eşleri veya ebeveynleri hakkında inceleme veya soruşturma bulunması, bu kişilerin neredeyse tüm kişisel verilerinin kamu otoritelerine verilmesinin öngörülmesini haklılaştırmamaktadır. Olağanüstü hâli doğuran sebeplerin bertaraf edilmesi ihtiyacı dahi keyfî uygulamalara kapı aralayan bu derece geniş yetkilerin kamu otoritelerine verilmesini zorunlu kılmamaktadır. Bu nedenle kuralla kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına ve haberleşme hürriyetine getirilen sınırlamanın olağanüstü hâl koşullarında bile durumun gerektirdiği ölçüyü aştığı değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

2. “…telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespiti de dahil olmak üzere…”    İbaresinin İncelenmesi

Terör örgütlerinin faaliyetlerinin tespit edilerek bunların üyelerinin cezalandırılması ve üye olmamakla birlikte bunlarla irtibatlı olanların kamu görevinden arındırılması amacıyla haberleşme hürriyetine ve kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına olağan dönemin ötesinde birtakım sınırlamalar getirilmesi mümkündür. Bu bağlamda hakkında soruşturma veya inceleme bulunan kişilere ait telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespitine ilişkin bilgilerin yetkili makamlara verilmesinin olağanüstü hâl koşullarında başvurulabilecek tedbirlerden olduğu değerlendirilmiştir. 

Öte yandan Anayasa’nın 22. maddesinde usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde de kanunla yetkili kılınmış mercinin yazılı emri bulunmadıkça haberleşmenin gizliliğine dokunulamayacağı belirtilmiş, yetkili mercinin kararının yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulacağı ve hâkimin kararını kırk sekiz saat içinde açıklayacağı, aksi hâlde kararın kendiliğinden kalkacağı hükme bağlanmıştır.

Dava konusu kuralda belirtilen kişilere ait telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespitine ilişkin bilgilerin yetkili makamlara verilmesinde hâkim kararı aranmamasının Anayasa’nın 22. maddesinde belirtilen özel güvenceye aykırılık teşkil etmektedir. Ancak yetkili makamlara verilebilecek bilginin telekomünikasyon yoluyla iletişimin tespitine ilişkin bilgilerle sınırlı olduğu ve iletişimin dinlenmesini ve kayda alınmasını kapsamadığı gözetildiğinde Anayasa’nın 22. maddesinin ikinci fıkrasına aykırı olan bu tedbirin olağanüstü hâl koşullarında müsamaha gösterilebilir nitelikte olduğu ve durumun gerektiği ölçüyü aşmadığı değerlendirilmiştir.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.