25.9.2025

ND 21/25

Aynı Yargı Çevresindeki Aynı Hukuk Mahkemelerinde Açılan Davalarda Verilen Birleştirme Kararını Düzenleyen Kurala İlişkin İtiraz Başvurusu Hakkında Karar

Anayasa Mahkemesi 17/6/2025 tarihinde E.2024/237 numaralı dosyada, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 166. maddesinin (1) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde yer alan “…ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar.” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

İtiraz Konusu Kural

İtiraz konusu kuralda, aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılan davalar arasında bağlantı bulunması durumunda ikinci davanın açıldığı mahkemece verilen birleştirme kararının diğer mahkeme için bağlayıcı olduğu öngörülmektedir.

Başvuru Gerekçesi

Başvuru kararında özetle; itiraz konusu kuralla davanın açıldığı mahkeme tarafından verilen birleştirme kararının denetlenmesine imkân tanınmadığı, bu durumun hukuk devleti ilkesiyle, hak arama özgürlüğüyle, kanuni hâkim güvencesi ve mahkemelerin bağımsızlığı ilkeleriyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Kanuni hâkim güvencesi, mahkemelerin kuruluş ve yetkileri ile izleyecekleri yargılama usulünün kanunla düzenlenmesini ve dava konusu olay ortaya çıkmadan önce belirlenmesini gerektirir. Bu düzenleme, kişinin hangi mahkemede yargılanacağını önceden ve kesin olarak bilmesini gerektiren doğal hâkim ilkesini koruyan bir hüküm olarak ele alınmaktadır. Söz konusu güvence, yalnızca mahkemelerin yargı yetkisi içinde yer alan konuların belirlenmesini değil her bir mahkemenin kuruluşu ve yer bakımından yargı yetkisinin belirlenmesi de dâhil olmak üzere mahkemelerin organizasyonlarına ilişkin tüm düzenlemeleri ifade etmekte, mahkemelerin görev ve yetki alanlarının açık ve anlaşılır biçimde tespit edilmesi gereğini ortaya koymaktadır.

Bir yargı yerinin kuruluş, görev, işleyiş ve izleyeceği yargılama usulü itibarıyla hukuki yapılanmasının kanuni hâkim ilkesine uygun olabilmesi için bu alana ilişkin belirlemenin kanunla yapılmış olması tek başına yeterli değildir. Yalnızca kanunilik değil önceden belirlenmiş olma unsurunu da içeren kanuni hâkim ilkesi, yargılama makamlarının uyuşmazlık ortaya çıktıktan sonra kurulmasına veya yargıcın atanmasına, başka bir anlatımla davanın taraflarına göre hâkim atanmasına engel oluşturur.

Öte yandan kanuni hâkim güvencesi, yeni kurulan veya mevcut mahkemelere yetki verilmesini tamamen yasaklamaz. Belirli bir olay, kişi veya toplulukla sınırlı olmamak kaydıyla yeni kurulan bir mahkemenin veya mevcut bir mahkemeye yetki verilmesi ve bu mahkemenin yetkilendirilme tarihinden önceki uyuşmazlıklara bakması, söz konusu güvenceye aykırılık teşkil etmez.

Söz konusu ilke gereğince bir davaya hangi mahkemenin bakacağına ilişkin kuralların kanunla ve önceden düzenlenmesi zorunludur. Bununla birlikte Anayasa’daki diğer güvenceler veya devletin yükümlülüklerinden kaynaklanan haklı ve makul nedenlerin varlığı hâlinde, davanın ilk açıldığı mahkemeden farklı bir mahkemede görülmesine imkân tanıyan kanuni düzenlemelerin yapılması mümkündür. Bu düzenlemelerden biri de davaların birleştirilmesi müessesesidir. Davaların birleştirilmesi, ayrı ayrı açılmış davalar arasında bağlantı bulunması hâlinde bu davaların daha az giderle ve daha süratli biçimde görülmesini sağlamak, ayrıca çelişkili kararların önlenmesini temin etmek amacıyla kabul edilmiştir. Bu kapsamda, birleştirme müessesesiyle yargılamanın makul sürede tamamlanması ve hakkaniyete uygun karar verilmesi amaçlanmaktadır.

6100 sayılı Kanun’un ilgili hükmünde, mahkemenin yargılamanın iyi yürütülmesini sağlamak amacıyla davaları ayırabileceği, bu durumda ayırma kararını veren mahkemenin her iki davaya da bakmaya devam edeceği düzenlenmiştir. Bu bağlamda koşulları oluşmadığı hâlde birleştirme kararı verilmişse davaların ayrılması durumunda bile normal şartlar altında başka bir mahkeme tarafından görülmesi gereken uyuşmazlık, ilk davanın açıldığı mahkeme tarafından karara bağlanacaktır.

Öte yandan aynı yargı çevresinde bulunan aynı sıfat ve düzeydeki mahkemeler arasında verilen birleştirme kararlarına karşı yalnızca hükümle birlikte kanun yoluna başvurulabileceği ve bu durumun tek başına hükmün kaldırılması veya bozma sebebi oluşturmayacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda, koşulları oluşmadığı hâlde verilen birleştirme kararlarında başka bir bozma sebebi yoksa dosyanın ikinci davanın açıldığı mahkemeye geri dönmesi mümkün değildir.

Davanın ilk açıldığı mahkemeden farklı bir mahkemede görülmesini öngören bir kuralın kanuni hâkim güvencesine aykırı olmaması için anayasal düzeyde haklı ve makul nedenlerin yanı sıra keyfî uygulamalara karşı yeterli güvenceler de içermesi gerekir. Bu çerçevede koşulları oluşmadığı hâlde ikinci davanın açıldığı mahkeme tarafından birleştirme kararı verilmesi durumunda bu keyfîliği önleyecek ve birleştirme kararını ortadan kaldırabilecek etkili güvencelerin öngörülmesi gerekir. Ancak kuralla, usule aykırı şekilde birleştirme kararı verilmesi durumunda dosyanın ikinci mahkemeye geri dönmesini sağlayacak bir mekanizmaya yer verilmediği anlaşılmaktadır.

Bir davanın aynı yargı çevresinde bulunan aynı düzey ve sıfattaki bir mahkemeyle birleştirilmesi, davaya bakacak mahkeme/hâkimin değiştirilmesi sonucunu doğurmaktadır. Kuralla, birleştirme kararının diğer mahkeme için bağlayıcı nitelikte olması nedeniyle uyuşmazlık doğduktan sonra davanın başka bir mahkeme/hâkim tarafından görülmesine imkân tanınmaktadır. Bununla birlikte kuralda hukuka aykırı birleştirme kararlarının denetimi ve dosyanın normal şartlar altında söz konusu davaya bakacak mahkemeye geri gönderilmesini sağlayacak bir düzeltici mekanizmaya yer verilmemiştir.

Bu itibarla belirli bir uyuşmazlıkla sınırlı olmak üzere koşulları oluşmamasına rağmen ikinci davanın açıldığı mahkeme tarafından verilen bağlayıcı nitelikteki birleştirme kararının davaya bakacak olan mahkemeyi/hâkimi geri dönülemez bir şekilde değiştirmesi kanuni hâkim güvencesiyle bağdaşmamaktadır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir. 

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.