29.5.2025

ND 16/25

Önödeme Kurumu İle İlgili Düzenlemeler İçeren Kurallara İlişkin İptal Davası ve İtiraz Başvuruları Hakkında Karar

Anayasa Mahkemesi 27/3/2025 tarihinde E.2024/197 numaralı dosyada, 7531 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 15. maddesiyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75. maddesinin (6) numaralı fıkrasının (a) bendine eklenen (2) numaralı alt bentte yer alan “...ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü fıkrası...” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine; 18. maddesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na eklenen geçici 7. maddenin (2) numaralı fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

A. Kanun’un 15. Maddesiyle 5237 Sayılı Kanun’un 75. Maddesinin (6) Numaralı Fıkrasının (a) Bendine Eklenen (2) Numaralı Alt Bentte Yer Alan “...ikinci fıkrası, üçüncü fıkrasının (b) ve (c) bentleri ve dördüncü fıkrası...” İbaresinin İncelenmesi

İptal ve İtiraz Konusu Kural

Dava ve itiraz konusu kuralda, 5237 sayılı Kanun’un 125. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçunun önödeme kapsamına alınması öngörülmüştür. Söz konusu fıkrada düzenlenen hakaret suçunun aynı maddenin (3) numaralı fıkrasının (b) ve (c) bendindeki nitelikli hâller kapsamında ve/veya (4) numaralı fıkra uyarınca alenen işlenmesi hâlinde de önödeme hükümleri uygulanacaktır. Buna karşılık hakaret suçunun basit hâlinin düzenlendiği (1) numaralı fıkra ile suçun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesinin nitelikli hâl olarak düzenlendiği (3) numaralı fıkranın (a) bendi önödeme kapsamı dışında tutulmuştur.

İptal Talebinin ve İtirazların Gerekçeleri

Dava dilekçesinde ve başvuru kararlarında özetle; hakaret suçunun mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâli ile nitelikli hâllerinin bir kısmının önödeme kapsamına alınmasına karşın söz konusu suçun basit hâlinin ve kamu görevlisine karşı işlenmesi şeklindeki nitelikli hâlinin önödeme kapsamı dışında bırakılmasının eşitlik ilkesini ihlal ettiği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle hakaret suçunu işleyen fail ile doğrudan huzurda ya da gıyapta hakaret suçunu işleyen failin benzer hukuki konumda oldukları ve karşılaştırılmaya müsait oldukları, kural nedeniyle bunlar arasında suçun işleniş biçimi gözetilerek önödeme hükümlerinin uygulanması bakımından farklılık meydana getirildiği anlaşılmaktadır.

Ceza hukuku bağlamında kanun önünde eşitlik ilkesi suçun basit hâllerinden birini işleyen failin, suçun diğer basit hâllerinden birini ya da nitelikli hâllerini işleyen faillerle her durumda aynı kurallara bağlı tutulmalarını gerektirmemektedir. Bununla birlikte benzer hukuki konumda olan kişilere yönelik farklı muamelenin nesnel ve makul bir temele dayanması gerekmektedir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75. maddesinde düzenlenen önödeme kurumu kovuşturmanın mecburiliği ilkesinin istisnalarından birini oluşturmaktadır. Önödeme kurumu ile belirli ağırlıktaki suçları işlediği yönünde kamu davasını açmayı gerektirir şüphe bulunan fail bakımından yargılama faaliyetinden vazgeçilerek doğrudan parasal yaptırım uygulanması söz konusudur. Böylece belirli ağırlıktaki suçlar, klasik anlamdaki ceza yargılamasının dışına çıkarılmaktadır.

Önödeme hükümlerinin uygulandığı durumlarda fail klasik ceza yargılamasındaki usule ilişkin birtakım güvencelerden feragat etmektedir. Diğer yandan önödeme kurumuyla failin muhtemel bir ceza mahkûmiyetinin sonucu olarak toplumda suçlu olarak bilinmesinin ve cezanın infaz edilmesinin olumsuz etkilerinin önüne geçilmektedir. Yine kuralın gerekçesinde de belirtildiği üzere kuralla devletin infaz külfetinden ve mahkemelerin iş yoğunluğundan kurtarılması ile geleneksel anlamda cezayla amaçlanan genel ve özel önlemenin alternatif bir yolla sağlanmasına imkân tanınması amaçlanmaktadır. Bu itibarla kanun koyucunun söz konusu olumsuzluğun ortadan kaldırılması için uygulayacağı yöntemi belirlemede takdir yetkisinin bulunduğu da gözetildiğinde anılan suçun önödeme kapsamına alınmasının da bu amaca hizmet ettiği açıktır.

Bununla birlikte önödeme kurumunun uygulanması açısından Kanun’un 125. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkralarındaki suç teşkil eden fiiller arasında nitelik, içerik ve yoğunluk ile suçla korunan hukuki değer, fiilin toplum üzerindeki etkileri ve fiiller için öngörülen ceza miktarları yönünden herhangi bir farklılık bulunmadığı hâlde suçun nitelikli hâlleri ile belli şekillerde işlenmesi durumunda önödeme kurumu uygulanırken suçun basit hâlinin önödeme kapsamına alınmaması suretiyle oluşturulan farklı muamelenin nesnel ve makul bir temeli tespit edilememiştir.

Sonuç olarak mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle hakaret suçunu işleyen fail ile doğrudan huzurda ya da gıyapta hakaret suçunu işleyen fail arasında önödeme hükümlerinin uygulanması bakımından nesnel ve makul bir temele dayanmaksızın farklılık oluşturan kuralın kanun önünde eşitlik ilkesiyle bağdaştığı söylenemez.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.

B. Kanun’un 18. Maddesiyle 5271 Sayılı Kanun’a Eklenen Geçici 7. Maddenin (2) Numaralı Fıkralarının İncelenmesi

İptal ve İtiraz Konusu Kural

Dava ve itiraz konusu kuralda; 5271 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma ve kovuşturma aşamasına geçilmiş dosyalarda mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçları bakımından önödeme usulünün uygulanmaması, bu dosyaların uzlaştırma kurumu uygulanarak sonuçlandırılması öngörülmüştür.

İptal Talebinin ve İtirazların Gerekçeleri

Dava dilekçesinde ve başvuru kararlarında özetle; söz konusu kural uyarınca failin lehine olan hükümlerin uygulanamadığı, bu durumun davaların makul sürede bitirilmesi gerekliliği, adil yargılanma hakkı ile hukuk devleti ve suçta ve cezada kanunilik ilkeleriyle bağdaşmadığı, aynı tarihte suç işleyen failler hakkında farklı uygulamalara neden olan bu durumun kanun önünde eşitlik ilkesini de ihlal ettiği belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Ceza yargılamasında lehe kanunun uygulanması, Anayasa’nın 38. maddesinde düzenlenen suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında anayasal bir zorunluluktur. İtiraz ve dava konusu kural, ceza hukuku bağlamında gerçekleştirici ve geçici ceza normudur. Kural, bir yönüyle değişen kanunla yeni kanun arasında uyum sağlamayı; diğer yönüyle ise ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkları gidermeyi amaçlamaktadır.

Şüphesiz hukuk devletinde cezai uyuşmazlıklarda hangi suçlarda uzlaştırma ya da önödeme şeklindeki alternatif uyuşmazlık çözüm yolunun uygulanacağı, bu yöntemlerden hangisine öncelik tanınacağı kanun koyucunun takdirindedir. Kanun koyucunun bu konudaki tercih ve takdirinin yerindeliğinin incelenmesi anayasal denetimin kapsamı dışında kalmaktadır. Bununla birlikte fiilin işlendiği tarihten sonra değişen kanun sebebiyle geçiş hükmü öngören kuralın anayasal güvencelere uygun olması gerekir.

Uzlaşma ve önödeme müesseselerinin suçta ve cezada kanunilik ilkesine tabi oldukları, söz konusu müesseselere dair ilgili düzenlemeler incelendiğinde bir suç bakımından önödeme hükümlerinin uygulanmasının uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasına göre failin lehine olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Kuralın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma ve kovuşturma aşamasına geçilmiş dosyalarda önödeme hükümlerinin uygulanmasına imkân tanınmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçlarını uzlaştırma kapsamından çıkararak önödeme kapsamına alan düzenlemelerin uygulanma imkânının 5271 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla soruşturma veya kovuşturma evresinde bulunan dosyalar bakımından ortadan kaldırılmasının suçta ve cezada kanunilik ilkesiyle bağdaştığı söylenemez.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir. 

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.