Norm Denetimi Basın Duyuruları
3.12.2025
ND 29/25
Şüpheliye Herhangi Bir Nedenle Ulaşılamaması Hâlinde Seri Muhakeme Usulünün Uygulanmayacağını Öngören Kurala İlişkin İtiraz Başvurusu Hakkında Karar
|
Anayasa Mahkemesi 10/9/2025 tarihinde E.2025/51 numaralı dosyada, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 7188 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle başlığı ile birlikte yeniden düzenlenen 250. maddesinin (13) numaralı fıkrasında yer alan “…ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline, iptal hükmünün kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar vermiştir. |
İtiraz Konusu Kural
İtiraz konusu kuralda, Cumhuriyet başsavcılığı tarafından şüpheliye herhangi bir nedenle ulaşılamaması hâlinde seri muhakeme usulünün uygulanmayacağı öngörülmüştür.
Başvuru Gerekçesi
Başvuru kararında özetle; Cumhuriyet savcısının şüpheliyi seri muhakeme usulünün uygulanmasını teklif etmek amacıyla davet edeceği durumlarda şüpheliye ne surette ulaşılacağına ilişkin olarak kanunda bir açıklığın bulunmadığı, bu sebeple davetin yazılı bildirimin yanı sıra telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi iletişim araçlarıyla da yapılabildiği, şüpheliye bu araçlarla ulaşılamayan hallerde itiraz konusu kuraldaki belirsizlik nedeniyle seri muhakeme usulü uygulanmaksızın kamu davasının açılabileceği, suç isnadı altında bulunan kişinin daha az ceza almasını temin edecek bir imkândan yararlanamamasına yol açan bu durumun hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Hukuk devletinde kanun koyucunun anayasal ilkelere bağlı kalmak şartıyla cezai uyuşmazlıklarda alternatif uyuşmazlık çözüm yolu öngörüp öngörmeme veya hangi suçlara söz konusu kurumların uygulanacağını, bunların şartlarını, yöntemini, kişi veya kurum yönünden kapsam ve sınırları ile istisnalarını belirleme konusunda takdir yetkisi bulunmaktadır.
Kanun koyucu, takdir yetkisi kapsamındaki düzenlemeleri yaparken elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşan ve hukuk devleti ilkesinin bir gereği olan ölçülülük ilkesiyle bağlıdır. Buna göre şüpheliye herhangi bir nedenle ulaşılamaması hâlinde seri muhakeme usulünün uygulanmamasını öngören kuralın elverişlilik, gereklilik ve orantılılık alt ilkelerine uygun olması gerekir.
Kural kapsamında şüpheliye herhangi bir nedenle ulaşılamaması hâlinde seri muhakeme usulü uygulanmaksızın yargılamaya genel hükümlere göre devam edilmesinin ceza yargılamasının sürüncemede kalmaksızın makul sürede bitirilmesine katkı sunacağı açıktır. Dolayısıyla kuralın anılan meşru amaca ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olmadığı söylenemez.
Seri muhakeme usulünün uygulanmasında şüphelinin iradesi ön planda olup söz konusu usulün ceza miktarı itibarıyla fail lehine olduğu açıktır. Bu bağlamda maddi ceza hukuku bakımından lehe sonuçlar doğuran söz konusu usulün uygulanmasında şüphelinin, iradesini sağlıklı bir şekilde ortaya koyabilmesine imkân tanınması gerekir. Nitekim şüpheliye herhangi bir nedenle ulaşılamaması sebebiyle seri muhakeme usulünün uygulanmadığı durumlarda suç isnadı altında bulunan kişi cezada yarı oranında indirim yapılmasını sağlayacak imkândan mahrum kalacaktır. Bu nedenle kuralın orantılılığı değerlendirilirken şüphelinin seri muhakeme sürecinden haberdar edilmesine dair yöntemlerin ve buna ilişkin güvencelerin yeterliliğinin de dikkate alınması gerekir.
Cumhuriyet başsavcılığının seri muhakeme usulü teklifine yönelik davet etme usulü 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenmemiştir. Anılan Kanun’da sınırlayıcı bir yöntem öngörülmediğinden savcılığın şüpheliye her türlü vasıta ile ulaşabilmesi mümkünse de -davet usulünde 7201 sayılı Kanun hükümleri ve bu kapsamdaki güvencelerin uygulanmasına ilişkin olarak herhangi bir zorunluluğun öngörülmediği de gözetildiğinde- şüpheliye 7201 sayılı Kanun’a göre tebligat yapılmadığı ve diğer vasıtalarla da (telefon, mail vs.) ulaşılamadığı durumlarda Cumhuriyet başsavcılığının bu hususa ilişkin olarak düzenleyeceği tutanağın mahkemece denetlenmesine imkân tanınmadığı anlaşılmıştır.
Bu bağlamda cezasından yarı oranında indirim yapılma imkânından mahrum bırakılan şüphelinin söz konusu tutanağın aksine kuralda öngörülen şartların gerçekleşmediğini ileri sürerek bu husustaki itirazlarını dile getirmesi de mümkün değildir. Nitekim mahkemece bu konuda bir değerlendirme yapılarak gerekirse seri muhakeme usulünün yeniden işletilmesine imkân sağlayan etkili bir yolun da 5271 sayılı Kanun’da düzenlenmediği görülmüştür.
Dolayısıyla kuralla şüpheliye seri muhakeme usulünün uygulanmasının teklif edilmesi amacıyla yapılacak davete ilişkin olarak öngörülen yöntemlerin şüphelinin yargılama sürecinden haberdar edilmesine ve yargılama faaliyetine aktif katılımına dair yeterli güvenceleri içermediği değerlendirilmektedir. Buna göre kural uyarınca seri muhakeme usulünün uygulanamaması sebebiyle ortaya çıkan dezavantajlı duruma karşı kanunda dengeleyici mekanizmaların öngörülmediği, bu yönüyle kuralın şüpheliye katlanamayacağı bir külfet yüklediği anlaşılmıştır.
Bu itibarla kural kapsamında şüpheliye herhangi bir nedenle ulaşılamaması hâlinde seri muhakeme usulü uygulanmaksızın yargılamaya genel hükümlere göre devam edilmesine imkân tanınmasının meşru amaç bakımından orantılı olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle kuralın Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
|
Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir. |