Norm Denetimi Basın Duyuruları

5.1.2018
GK 3/18
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Hakkında Kanun’un Bazı Maddelerine İlişkin Kararın Basın Duyurusu
Anayasa Mahkemesi 28.9.2017 tarihli toplantısında, E. 2014/101 numaralı dosyada 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun; 1. 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ve il ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhının mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenmesini öngören “…mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirlenir.” ibaresine, 2. 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ve mahallin en büyük mülki amirin, toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhını belirlerken TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin il ve ilçe temsilcilerinin görüşlerini almasını öngören “...Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan...” ibaresine, 3. 10. maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve toplantı yapılabilmesini kırk sekiz saat önceden bildirim yapılması usulüne tabi kılan hükme, 4. 11. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ve toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk tarafından yapıldığı belli olacak şekilde kaydedilebileceğini öngören kurala, yönelik iptal taleplerini reddetmiş, buna karşılık 2911 sayılı Kanun’un; 1. 6. maddesinin ikinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan ve mahallin en büyük mülki amirin, toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhını belirlerken “vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmaması” kriterini de dikkate almasını öngören “…ve vatandaşların günlük yaşamını zorlaştırmayacak…” ibaresinin, 2. 7. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ve açık alanlardaki toplantı veya yürüyüşlerin güneşin batmasından sonra devam etmesi yasaklayan “…güneş batmadan önce dağılacak şekilde…” ibaresinin, 3. Kanun’un 22. maddesinin birinci fıkrasında yer alan ve genel yollarda toplantı yapılmasını yasaklayan “Genel yollar…” ibaresinin, iptallerine karar vermiştir. |
A. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yer ve Güzergâhının Mahallin En Büyük Mülki Amiri Tarafından Belirlenmesi
İptal Taleplerinin Gerekçesi
Dava dilekçesinde ve başvuru kararında özetle, kuralla toplantı ve gösteri yürüyüşünün yer ve güzergâhının belirlenmesinde mahallin en büyük mülki amirine geniş takdir yetkisi tanındığı ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının gösterinin yapılacağı alanın belirlenmesini de kapsadığı, bunların mülki amiri tarafından belirlenmesinin hakkın özünü zedelediği, bu yetkinin zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca cevap vermediği ve demokratik toplum düzeni bakımından gerekli olmadığı belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13., 26., 34. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali İstenen Kural
Kuralla, toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhının mahallin en büyük mülki amiri tarafından belirleneceği öngörülmektedir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi, bu kurala ilişkin özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının amacı ve mahiyeti dikkate alındığında bu hakkın, toplantı veya gösteri yürüyüşünün yapılacağı mekânı seçme serbestisini de kapsadığı anlaşılmaktadır. Zira toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemenin amacı bir fikri açıklamak, ortak çıkarları savunmak, belli fikir ve kanaatler çerçevesinde kamuoyu oluşturmak ve siyasal karar organlarını etkilemek olup gösteri ve toplantı yürüyüşünün düzenlendiği mekân, açıklanan düşüncenin muhataplarına ulaşabilmesi ve tesir oluşturabilmesi bakımından önem taşımaktadır. Bu nedenle toplantı ve gösteri yürüyüşünün yapılacağı mekânın seçiminin kural olarak düzenleyicilerin takdirinde olması gerekmektedir. Bu itibarla bireylerin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyecekleri yeri belirleme serbestîsini sınırlayan düzenlemeler bu hakka müdahale niteliği taşır.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilecek alanların mahallin en büyük mülki amirince belirlenen yer ve güzergâhla sınırlandırılmasının bireylerin toplantı veya gösteri yürüyüşünün yapılacağı mekânı seçme hakkına müdahale teşkil ettiği açıktır.
Demokratik toplum bakımından taşıdığı öneme rağmen bu hak sınırsız olmayıp Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen güvencelere uygun olmak koşuluyla birtakım kısıtlamalara tabi tutulabilir.
Anayasa, kanun koyucunun kamu düzeninin korunması amacıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilecek yerlerin belirlenmesi bakımından söz konusu hakkın sınırlandırabilmesini mümkün kılmaktadır.
Bununla birlikte toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumun vazgeçilmez bir unsurudur. Demokratik bir toplumda bu hakka müdahale edilebilmesi ancak zorlayıcı nedenlerin varlığına bağlıdır.
Mahiyeti, amacı, büyüklüğü ve katılımcı sayısı itibarıyla ciddi tedbirler alınmasını gerektiren toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin bu tedbirlerin gereği gibi alınmasını güçleştiren yerlerde yapılmasının kamu düzenini bozucu nitelikleri dikkate alındığında mahallin en büyük amirine toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yapılabileceği yer ve güzergâhları belirleme yetkisi tanınmasının demokratik toplumda gerekli olmadığı sonucuna ulaşılamaz.
Kanun’un 6. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca bu yetkinin kullanımına ilişkin karar alım sürecine siyasi partiler, sendikalar, meslek kuruluşları ve ilgili belediyelerin de katılması sağlanmaktadır.
Öte yandan mülki amirin, bu yetkisini düzenleyicilerin mekân tercih etme serbestîsine saygı gösterecek şekilde kullanması gerekeceği tabiidir. Yer ve güzergâh tayininde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek isteyen bireylerin mekân seçme serbestîsine sahip olmalarındaki bireysel yarar ile kamu düzeninin ve üçüncü kişilerin haklarının korunmasındaki kamusal yarar arasındaki hassas dengenin gözetilmesi ölçülülük ilkesinin bir gereğidir.
Son olarak mülki amirin takdiri sınırsız olmayıp alacağı kararın idari yargı yerlerince denetlenerek gerekirse iptal edilebileceği açıktır. Dolayısıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhını belirleme yetkisinin mülki amire tanınması suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yapılan müdahale ölçüsüz değildir.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34. maddelerine aykırı bulunmayarak iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Yer ve Güzergâhının Belirlenmesinde Vatandaşların Günlük Yaşamlarının Zorlaştırılmaması Kriterinin Getirilmesi
İptal Talebinin Gerekçesi
Dava dilekçesinde özetle, toplantı ve gösteri yürüyüşünün vatandaşların günlük yaşamını belli ölçüde etkilemesinin işin mahiyeti gereği olduğu, bu nedenle sınırlamanın “zorlayıcı bir sosyal ihtiyaca” cevap vermediği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 26. ve 34. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali İstenen Kural
Kuralla, mahallin en büyük mülki amirinin, toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhını belirlerken “vatandaşların günlük yaşamının zorlaştırılmaması” kriterini de gözetmesi öngörülmektedir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi, bu kurala ilişkin özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenebilecek yer ve güzergâhın vatandaşların günlük yaşamlarının zorlaştırmayacak şekilde belirlenecek olması, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenebilecek mekânların sınırlandırılmasına yol açacağından bu hakka yönelik bir müdahale niteliği taşımaktadır.
Kuralla başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır.
Bir kamusal alanda toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlenmesinin bu alanı farklı amaçlarla kullanan kişilerin hak ve özgürlüklerini kısıtlaması, o alanda toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılmasının yasaklanmasını gerektirmez. Her iki kesimin de haklarını kullanmalarını temin edecek uygun bir çözümün bulunması gerekmektedir.
Demokratik bir toplumda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ancak zorlayıcı nedenlerin bulunması koşuluyla müdahalede bulunulabilir. Bir yerde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin vatandaşın gündelik yaşamını zorlaştırmasının, o yerin toplantı ve gösteri yürüyüşlerine kapatılmasını haklılaştırabilmesi için gündelik yaşamın “aşırı ve katlanılamaz derecede” zorlaşması gerekmektedir. Dava konusu kurallarda ise gündelik yaşamın etkilenme boyutuna yönelik herhangi bir ölçüt getirilmemiştir. Kural bu hâliyle demokratik toplumda hoşgörüyle karşılanması gereken birtakım zorluklar gözetilerek toplantı veya gösteri yürüyüşü mekânlarının sınırlandırılmasına da imkân tanımaktadır. Bu ise toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahaleyi demokratik bir toplumda gerekli olmaktan çıkarmakta ve ölçüsüz hâle getirmektedir.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34. maddelerine aykırı olup iptaline karar verilmiştir.
C. Mülki Amirin, Görüşüne Başvuracağı Siyasi Partilerin TBMM’de Grubu Bulunanlarla Sınırlanmış Olması
İptal Talebinin Gerekçesi
Dava dilekçesinde özetle, diğer siyasi partilerin göz ardı edilmesinin hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmadığı ve eşitlik ilkesi zedelediği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 10. ve 68. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali İstenen Kural
Kuralla, mahallin en büyük mülkî âmirinin il ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhlarını belirlerken sadece TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin il ve ilçe temsilcilerinin görüşlerini alması öngörülmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi, bu kurala ilişkin özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:
Ülkemizde yasal olarak kurulmuş ve faaliyette bulunan siyasi partilerin tümünün görüşüne başvurulmasının yaratacağı zorluklar dikkate alındığında görüşüne başvurulacak siyasi partilerin TBMM’de grubu bulunanlarla sınırlandırılması kanun koyucunun takdir yetkisi kapsamındadır. Bu nedenle kural, hukuk devleti ilkesine aykırı değildir.
Öte yandan TBMM’de grubu bulunan partiler ile diğer partilerin demokratik temsil gücünün aynı olmadığı açıktır. Kanun koyucunun, objektif bir ölçüt niteliği taşıyan demokratik temsil gücünü esas alarak TBMM’de grubu bulunan siyasi partileri farklı kurallara tabi kılması eşitlik ilkesini zedelemez. Bu bağlamda mahallin en büyük mülki amirinin il ve ilçelerde toplantı ve gösteri yürüyüşü yer ve güzergâhlarını belirlerken TBMM’de grubu bulunan siyasi partilerin il ve ilçe temsilcilerinin görüşlerinin alınmasını öngören dava konusu kuralın eşitlik ilkesine aykırı olduğu söylenemez.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. ve 10. maddelerine aykırı bulunmayarak iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
D. Toplantı ve Gösterilerin Güneşin Batmasından Sonra Dağılması Zorunluluğu
İtirazın Gerekçesi
Başvuru kararında özetle, günümüzün koşulları ve teknolojik imkânları göz önünde bulundurulduğunda gece ile gündüz arasında ayrım yapılmasının bir anlamının kalmadığı, toplanma hakkına zaman yönünden meşru olmayan sınırlamalar getirilemeyeceği, konusu ve amacının gerekli kılması durumunda gece saatinde yapılan toplantıların da “barışçıl toplanma özgürlüğü” kapsamında korunması gerektiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13., 26., 34. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İtiraz Konusu Kural
Kuralla, açık alanlardaki toplantı veya yürüyüşlerin güneşin batmasından sonra devam etmesi yasaklanmaktadır.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi, bu kurala ilişkin özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin açık alanlarda güneşin batışıyla sınırlandırılmasının, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale niteliği taşıdığı açıktır.
Gece vaktinde toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenlenmesi, evlerinde istirahat eden insanların huzur ve sükûnet içinde dinlenmelerine engel teşkil edebilir. Bu risk özellikle gecenin ilerleyen saatlerinde daha da artabilmektedir. Aynı şekilde gece saatlerinde toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının devlete yüklediği pozitif ödevlerin yerine getirilmesinde ve dolayısıyla kamu düzeninin korunması için gereken önlemlerin alınmasında güçlükler yaşanabilir. Dolayısıyla gerek başkalarının gece vaktinde rahatsız edilmesini önlemek gerekse kamu düzeninin bozulmasını engellemek amacıyla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının sınırlanması gerekli hâle gelebilir.
Bununla birlikte kamu düzeni bakımından tehdit oluşturmayan ve barışçıl niteliğini koruyan toplantıların sırf güneşin batışından sonraki döneme sarkmış olması nedeniyle dağılmasının demokratik bir toplumda gerekli olduğu söylenemez.
Öte yandan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının mahiyeti ve demokratik toplum bakımından önemi gözetildiğinde havanın kararmasından sonra toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin kategorik olarak yasaklanması, hakkın gereğinden fazla sınırlandırılması sonucunu doğurabilecek niteliktedir. Toplantının türü, mahiyeti, kapsamı, amacı, biçimi, katılanların sayısı, yapıldığı zaman dilimi gibi etkenler göz önünde bulundurulmak suretiyle toplantının güneş battıktan sonra devam etmesinin kamu düzenini etkileyip etkilemediği, başkalarının hak ve özgürlüklerini zedeleyip zedelemediği değerlendirildikten sonra yasaklama kararı verilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkin değerlendirme yapılmasına imkân tanınmadan açık alanlardaki toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin güneşin batmasından sonra devam etmesinin mutlak olarak yasaklanması, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahaleyi orantısız kılmaktadır. Bu şekildeki kategorik bir yasağın özellikle insanların nispeten günlük aktivitelerine devam ettiği akşam saatleri bakımından daha da sorunlu hâle geldiği ifade edilmelidir.
Bu bağlamda itiraz konusu kuralla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik bir toplumda gerekli ve orantılı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34. maddelerine ayrı görülerek iptaline karar verilmiştir.
E. Kırk Sekiz Saat Öncesinden Bildirim Şartı Öngörülmesi
İtirazın Gerekçesi
Başvuru kararında özetle, bildirime ilişkin şekil şartlarının toplantı düzenleme hakkının kullanımını zorlaştırdığı ve bildirim şartını izne dönüştürdüğü, ani gelişen ve bildirimde bulunulması imkânı bulunmayan olaylar üzerine düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin kanunsuz hâle geldiği, spontane gelişen tepkilerin de toplantı özgürlüğü kapsamında koruma görmesi gerektiği belirtilerek kuralların Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13., 26., 34. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İtiraz Konusu Kural
Kanun’un 10. maddesiyle toplantı yapılabilmesi bildirim usulüne tabi kılınmıştır. Maddenin birinci fıkrasında, toplantı yapılabilmesi için düzenleme kurulu üyelerinin tamamının imzalayacağı bir bildirimin toplantının yapılmasından en az kırk sekiz saat önce ve çalışma saatleri içinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya kaymakamlığa verileceği hükme bağlanmış; ikinci fıkrasında ise bu bildirimde, toplantının amacının toplantının yapılacağı yer, gün, başlayış ve bitiş saatlerinin, düzenleme kurulunun başkan ile üyelerinin açık kimlikleri, meslekleri, ikametgâhları ve varsa çalışma yerlerinin belirtileceği ve bildirime yönetmelikte gösterilecek belgelerin ekleneceği ifade edilmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi, bu kurala ilişkin özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin bildirim şartına bağlanmasının bu hakka müdahale teşkil ettiği açıktır. Bu müdahalenin Anayasa’ya uygun düşebilmesi için Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen ölçütlere aykırı olmaması gerekir. Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen ölçütlerden biri de “Anayasa’nın sözüne aykırı olmama” kriteridir.
Anayasa’nın 34. maddesinin birinci fıkrasında, “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” denilmek suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin izin alma koşuluna bağlanamayacağı açıkça ifade edilmiştir.
Bununla birlikte Anayasa’da toplantı ve gösteri yürüyüşünün bildirim şartına tabi kılınamayacağına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Anayasa’nın 34. maddesinin üçüncü fıkrasında, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunda gösterileceği belirtildiğinden kanun koyucunun bu hükme dayanarak bildirim şartı öngörmesi mümkündür. Dolayısıyla bildirim şartı getirilmesinin Anayasa’ya aykırı olmadığı anlaşılmaktadır.
Bildirimin amacı, toplantı ve gösteri yürüyüşünün kanuna aykırı bir unsur içerip içermediğini tespit etmek ve ayrıca devletin pozitif yükümlülüğünün bir gereği olarak güvenlik dâhil ihtiyaç duyulan tüm tedbirlerin alınabilmesi için yetkili idareye fırsat tanımaktır. Bu amacın kamu düzeninin sağlanmasına yönelik olduğu ve dolayısıyla bildirim şartı getirilmekle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin Anayasa’nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen “kamu düzeninin korunması” sebebine dayandığı anlaşılmaktadır.
İtiraz konusu kurallarda, bildirimin toplantının yapılmasından en az kırk sekiz saat önce ve çalışma saatleri içinde yetkili makama sunulması öngörülmektedir. Bildirimin, toplantı veya gösterinin düzenleneceği günden önce yapılması zorunluluğu getirilmesinin kamu otoritelerinin alması gereken tedbirlere ilişkin ihtiyaçtan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Ancak bu sürenin makul olması ve bireyler açısından toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenlenmesini imkânsız ya da anlamsız kılmayacak şekilde belirlenmesi gereklidir.
Kamu otoritelerinin alması gereken tedbirlerin mahiyeti göz önüne alındığında kırk sekiz saatlik sürenin makul olduğu ve kamu yararı ile bireysel yarar arasındaki dengenin gözetildiği kanaatine varılmaktadır. Ayrıca bildirim şartının, toplantı veya gösteri yürüyüşü düzenlenmesini zımnen izne bağlaması veya ciddi surette güçleştirmesi ya da örtülü bir şekilde toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yapılamaz hâle getirmesi söz konusu değildir. Zira bildirimde bulunmak, idarenin onayına ihtiyaç duyulmaksızın (idarece yasaklama veya erteleme kararı verilmedikçe) toplantı veya gösteri yürüyüşünün yapılmasını mümkün hâle getirmektedir.
Bu bağlamda bildirim şartı getirilmek suretiyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olduğu anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kurallar Anayasa’nın 13., 26. ve 34. maddelerine aykırı bulunmayarak itirazın reddine karar verilmiştir.
F. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlerinde Katılımcıların ve Konuşmacıların Ses ve Görüntülerinin Kolluk Tarafından Yapıldığı Belli Olacak Şekilde Kaydedilebilmesi
İptal Talebinin Gerekçesi
Dava dilekçesinde özetle, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk tarafından yapıldığı belli olacak şekilde kaydedilmesinin, toplanma ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanımı bakımından caydırıcı bir etki gösterdiği ve hakkın kullanımını zorlaştırdığı, bunun da toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına ölçülü olmayan bir müdahale teşkil ettiği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 26. ve 34. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İptali İstenen Kural
Kuralla, toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk tarafından yapıldığı belli olacak şekilde kaydedilebileceği ve elde edilen kayıt ve görüntülerin şüphelilerin ve suç delillerinin tespiti dışında bir amaçla kullanılamayacağı düzenlenmiştir.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi, bu kurala ilişkin özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:
Demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından birini teşkil eden toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılımların sınırlandırılması veya bireylerin bu hakkı kullanmaktan caydırılması sonucunu doğuran düzenlemeler, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale teşkil eder. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk tarafından kaydedilmesinin, toplantı veya gösteri yürüyüşlerine katılım bakımından belli ölçüde caydırıcı bir etki göstermesi mümkündür. Bu nedenle toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk tarafından kaydedilmesinin öngörülmesi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale oluşturmaktadır.
Bu müdahalenin Anayasa’nın 34. maddesinde belirtilen sebeplere bağlı kalınarak suç işlenmesinin önlenmesi amacına dayandırıldığı anlaşılmaktadır.
Kanuna uygun olarak düzenlenen barışçıl bir toplantının başladıktan sonra kanuna aykırı hâle gelmesi veya bu toplantıda suç teşkil eden birtakım eylemlerin gerçekleşmesi mümkündür. Toplantı veya gösteri yürüyüşlerinin kalabalık gruplar tarafından gerçekleştirilmesi nedeniyle suç teşkil eden eylemlerin kimler tarafından yapıldığının tespiti bazı durumlarda mümkün olamamaktadır. Bu hâllerde suçluların cezasız kalması sonucu ortaya çıkabilmektedir. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk tarafından kayıt altına alınmasının, bu tür ispat güçlüklerinin aşılmasına yardımcı olacağı ve suçluların cezalandırılabilmesini sağlayacağı açıktır.
Toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde katılımcıların ve konuşmacıların ses ve görüntülerinin kolluk tarafından kayıt altına alınması, toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılım bakımından kimi bireyler üzerinde caydırıcı bir etki gösterse de bu durum oldukça sınırlı kalmakta ve suç delillerinin tespiti ile suçluların cezalandırılması yönünden elde edilecek yararlardan vazgeçilmesini gerektirecek bir boyuta ulaşmamaktadır. Ayrıca kuralda, elde edilen kayıt ve görüntülerin şüphelilerin ve suç delillerinin tespiti dışında bir amaçla kullanılamayacağı açıkça düzenlenmektedir. Bu bağlamda, kuralla öngörülen müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli olmadığı ve orantısız bulunduğu söylenemez.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34. maddelerine aykırı bulunmayarak iptal talebinin reddine karar verilmiştir.
G. Genel Yollarda Toplantı Yapılmasının Yasaklanması
İtirazın Gerekçesi
Başvuru kararında özetle, toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmanın amacının demokratik anlamda birtakım hak taleplerinin kamuoyu ile paylaşılmasını sağlamak olduğu, toplantı veya gösteri yürüyüşünün halkın ilgili toplantı veya gösteri yürüyüşünün yapıldığından haberdar olmasının mümkün bulunmadığı yerlerde düzenlenmesi hâlinde anayasal hakkın aslında kullanılmaz hâle geleceği belirtilerek kuralın Anayasa’nın 2., 5., 11., 12., 13., 26., 34. ve 90. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İtiraz Konusu Kural
Kuralla, “genel yollar” toplantı yapılamayacak yerler arasında sayılmıştır.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Anayasa Mahkemesi, bu kurala ilişkin özetle aşağıdaki değerlendirmeleri yapmıştır:
Genel yolların toplantı yeri olarak belirlenmesinin yasaklanması, toplantı düzenlenebilecek mekânları sınırlandıracağından toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına müdahale niteliği taşımaktadır.
Genel yollarda toplantı düzenlenmesi, halkın ulaşım hakkını zedeleyebilir. Bu nedenle genel yolların toplantı yeri olarak belirlenmesinin yasaklanması suretiyle hakka yapılan müdahalenin başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacına dayandığı ve meşru olduğu anlaşılmaktadır.
Temel hak ve özgürlüklerin çatışması durumunda, özgürlükler arasında makul bir denge kurularak her ikisinin de korunduğu bir yolun benimsenmesi gerekmektedir. Genel yol niteliği taşıyan bir yerde toplantı düzenlenmesinin trafiği aksatacak olmasının, o yerin toplantıya kapatılmasını haklı kılabilmesi için gündelik yaşamın “aşırı ve katlanılamaz” düzeyde zorlaşması gerekmektedir. İtiraz konusu kuralda ise gündelik yaşamın etkilenme boyutuna yönelik herhangi bir değerlendirme yapılmaksızın genel yollarda toplantı yapılması mutlak olarak yasaklanmaktadır. Bu ise toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahaleyi demokratik toplumda gereksiz ve ölçüsüz hâle getirmektedir.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 13., 26. ve 34. maddelerine aykırı olup kuralın iptaline karar verilmiştir.