16.10.2018

BB 58/18

Ceza İnfaz Kurumunda Kargoyla Gelen Dokümanların Tutukluya Teslim Edilmemesinin İfade Özgürlüğünü İhlali İddiasının Kabul Edilemez Olduğu

Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 12/9/2018 tarihinde, İbrahim Kaptan (2) (B. No: 2017/30723) başvurusunda ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

Olaylar

Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunmaktadır.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da ceza infaz kurumlarında terör suçundan tutuklu ve hükümlü olarak bulunanlara -öğretimine devam edenlere gelen ders kitapları hariç olmak üzere- kargo yoluyla ya da yakınları aracılığıyla gelen dokümanların teslim edilmeyebileceği düzenlenmiştir.

Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulu da (Kurul) ilgili Kanun ile Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün yazısına dayanarak kurumda terör suçundan tutuklu ve hükümlü bulunanlara, kargo yoluyla ya da yakınları aracılığıyla gelen dokümanların teslim edilmemesine karar vermiştir.

Başvurucu bu karara itiraz etmiştir. İnfaz Hâkimliği kararın yasa ve yönetmeliklere uygun olarak verildiği gerekçesiyle itirazı reddetmiştir. Bu karara itirazı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından da kabul edilmemesi üzerine başvurucu bireysel başvuruda bulunmuştur.

İddialar

Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan başvurucu, ders kitapları dışında kargo yoluyla ya da yakınları aracılığıyla gelen dokümanların kendisine teslim edilmemesi nedeniyle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini öne sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Somut olayda başvurucu, hükümlü ve tutuklulara kargo yoluyla ya da ziyaretçileri aracılığıyla getirilen süreli ya da süresiz yayınların tümünün kategorik olarak kuruma kabul edilmemesini şikâyet etmiştir. Adalet Bakanlığı verilerine göre şikâyetin olduğu dönemde ceza infaz kurumlarında yaklaşık 245 bin hükümlü ve tutuklu bulunmaktadır.

Bu kişilerin tümüne gönderilen yayınların incelenerek mahpuslara verilmesini istemenin, ceza infaz kurumu idareleri üzerinde kurum düzeni ve güvenliği ile suç işlenmesinin önlenmesi görevlerini lâyıkıyla yerine getirmelerine engel olacak derecede yükümlülük oluşturulmasına yol açabileceği açıktır. Nitekim Kurul kararında da terör örgütü mensuplarının haberleşmeleri ile emir ve talimat gönderilmesinin önlenmesi amaçlarından bahsedilmektedir.

Başvurucunun, emanet hesabına ücretinin yatırılması hâlinde İnfaz Kurumu idaresi aracılığıyla süreli ve süresiz yayın talep etme hakkı olduğu gibi İnfaz Kurumu kütüphanesinden yararlanma hakkı da bulunmaktadır. Başvurucu; ücreti yatırılarak yayın talep etme sisteminin düzgün işletilmediğinden, İnfaz Kurumu kütüphanesinin yetersiz olduğundan ya da belirli bir haber veya düşünceye erişiminin sağlanması için devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükleri yerine getirmediğinden şikâyetçi olmamıştır. Başvurucunun şikâyetinin somut bir yayına veya bilgiye erişememesine ilişkin olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Somut olayda Anayasa Mahkemesi, İnfaz Kurumunun kurum güvenliği ve suç işlenmesinin önlenmesi amacına yönelen şikâyet konusu uygulamanın zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve orantısız da olmadığı kanaatine ulaşmıştır. 

Somut olayda, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olmadığı anlaşılan başvuru konusu uygulama nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir ihlal olmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.