Bireysel Başvuru Basın Duyuruları

18.10.2018
BB 60/18
Gösteri Yürüyüşüne Katılanlar Hakkında Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Karar Verilmesi Nedeniyle Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkının İhlal Edilmesi
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü 20/9/2018 tarihinde, Ali Demirci ve Diğerleri (B. No: 2015/16311) başvurusunda Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. |
Olaylar
Davaya konu olan gösteri yürüyüşünün Düzenleme Kurulu üyeleri olan başvurucular, idareye gerekli bildirimleri yaparak “Siyanüre Hayır” konulu yürüyüş düzenlemiştir.
Yaklaşık 5 yüz kişilik grup, ellerinde pankartlarla bu yürüyüşe katılmıştır. Basın açıklamasının ardından uyarılara rağmen dağılmayan bu grup araçlara binerek başka bir yerleşim yerine hareket etmiştir.
Yürüyüşü belirlenen güzergah içerisinde sonlandırmadıkları ve 2911 sayılı Kanun gereğince kolluk amirine verilmesi gereken tutanağı teslim etmedikleri gerekçesiyle başvurucular hakkında anılan Kanun'a muhalefet suçundan dava açılmıştır.
Asliye Ceza Mahkemesi başvurucular hakkında 5 ay hapis cezasına hükmetmiş ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar vermiştir. Karara itirazları Ağır Ceza Mahkemesince reddedilen başvurucular bireysel başvuruda bulunmuştur.
İddialar
Başvurucular, gösteri yürüyüşüne katılmaları nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesinin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
Mahkemenin Değerlendirmesi
Başvurucuların, HAGB kararıyla beş yıl denetimli serbestlik tedbiri altına alınmaları toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yönelik bir müdahale kabul edilmelidir. Yapılan bu müdahalenin kanuni dayanağının ve kamu düzeninin korunmasına yönelik meşru bir amacının bulunduğu kabul edilerek, demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
Anayasa Mahkemesi yalnızca usulüne uygun olarak düzenlenmemiş olan bir toplantıyı veya gösteri yürüyüşünü temel hak ve özgürlüklere müdahale için yeterli saymamıştır. Bazı özel nedenlerle bir toplantı veya gösteriye yapılacak müdahalenin kamu düzeninin sağlanması için gerekli olduğunun yetkili mercilerce (polis raporlarında, iddianamelerde veya derece mahkemelerinin gerekçelerinde) gösterilmesi gerekir.
Göstericilerin şiddete başvurmadıkları ve toplumsal kargaşaya yol açmadıkları durumlarda kamu makamlarının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına belirli bir ölçüye kadar müsamaha göstermesi gerekir. Barışçıl bir gösteri veya basın açıklaması ilke olarak cezai yaptırım tehdidine maruz bırakılmamalıdır.
Bu çerçevede somut olayda olduğu gibi gösteri yürüyüşünün belirlenen yerler dışına taşması veya Düzenleme Kurulu Başkan ve üyelerinin toplantı yerinde bulunduğuna dair tutanağın verilmemesi/geç verilmesi gibi bazı usule ilişkin eksiklikler tek başına gösteriyi barışçıl olmaktan çıkarmayacaktır. Bu nedenle Mahkemece barışçıl niteliğini kaybetmemiş ve şiddet içermeyen toplantı ve gösteri yürüyüşünü düzenleyenler hakkında 5 ay hapis cezası ve HAGB kararı verilmesi müdahaleyi haklı kılmaz.
Somut olayda ayrıca ilk derece mahkemesi kararında; toplantı ve gösteri yürüyüşünün barışçıl olup olmadığı, eylem nedeniyle toplumsal hayatın etkilenip etkilenmediği ve kamu düzenin bozulup bozulmadığı değerlendirilmemiştir. Yine kararda göstericilerin kamusal yararı yüksek olan amaca yönelik bir araya geldikleri ve düşüncelerini barışçıl şekilde ortaya koydukları dikkate alınmamış, usule ilişkin eksiklikler gerekçe gösterilerek cezalandırma yoluna gidilmiştir.
Barışçıl bir gösteri nedeniyle cezai yaptırım tehdidi altında bulunma sonucunu doğuran söz konusu karar, kural olarak meşru amaçları gerçekleştirmek için gerekli görülen önlemler ile barışçıl toplanma hakkı arasındaki dengeyi sağlamamıştır. Dolayısıyla HAGB kararının başvurucuların ileride toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemelerine ya da bu etkinliklere katılmalarına caydırıcı etkisi olacaktır.
Sonuç olarak mevcut başvuruda HAGB kararı verilerek başvurucuların beş yıl denetimli serbestlik altına alınmasının Anayasa'da yer alan kamu düzeni meşru amacının sağlanması için gerekli olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir. |