28.9.2018

BB 54/18

Kimliğini Saklayarak Terör Örgütü Propagandası Yapmak Suçundan Ceza Verilmesinin Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkını İhlal Etmediği

Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 17/7/2018 tarihinde, Ferhat Üstündağ (B. No: 2014/15428) başvurusunda Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Olaylar

Başvurucu, Demokratik Toplum Partisi (DTP) tarafından gerekli izinler alınarak düzenlenen açık hava toplantısına (miting) katılmıştır.

Kamera kayıtlarına ilişkin bilirkişi raporuna göre başvurucu, miting alanında terör örgütlerini temsil eden bayraklar ile terör örgütü liderinin posterini açan ve örgüt lehine sloganlar atan grup içinde yer almış ve güvenlik güçlerinin kendisini tespit edememesi için yüzünü kapatmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığınca başvurucu hakkında terör örgütü propagandası yapmak suçundan iddianame düzenlenmiş, Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonunda ise başvurucuya 1 yıl hapis cezası verilmiştir. Temyiz üzerine karar Yargıtay tarafından onanmış, başvurucu bunun ardından bireysel başvuruda bulunmuştur.

İddialar

Başvurucu, bir siyasal partinin çağrısı üzerine yapılan toplantıya katılma sonucunda cezalandırılmasının toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını ihlal ettiğini öne sürmüştür.

Mahkemenin Değerlendirmesi

Anayasa Mahkemesi, başvurucunun terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantıda, kimliğini gizlemek amacıyla yüzünü kapatmak suçundan 1 yıl hapis cezası almasının demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığını incelemiştir.  

Anayasa'nın 34. maddesinin devlete yüklediği yükümlülüklerin gereği toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin barış içinde yapılabilmesini sağlamak için bir önlem olarak kanun koyucu, 3713 sayılı Kanun'un ilgili maddesiyle terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde kimliklerini gizlemek amacıyla yüzünü tamamen veya kısmen kapatanlara ceza hükmü öngörmüştür. Dolayısıyla, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahalenin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır.

Başvurucunun cezalandırılmasının Anayasa'nın 34. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden kamu düzeninin korunması ve suç işlenmesinin önlenmesine yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı kabul edilmiştir.

Bu tespitlerden sonra ilk aşamada, başvurucunun katıldığı Parti mitinginin bir terör örgütünün propagandasına dönüştürülüp dönüştürülmediği incelenmiş, ikinci aşamada ise böyle bir toplantıya katılan başvurucunun kimliğini gizlemek için yüzünü kapatması nedeniyle cezalandırılmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılayıp karşılamadığı ve orantılı olup olmadığı değerlendirilmiştir.

Anayasa'nın 34. maddesi toplantıya katılan kişilere bazı ödev ve sorumluluklar yüklemektedir. Dolayısıyla somut başvuruda şiddet hareketlerine başvurmamış olsalar bile yüzlerini gizleyerek başvuruya konu toplantıya katılan ve toplantıyı terör örgütünün propagandasına dönüştüren kişilerin hakkın gerektirdiği ödev ve sorumluluklara uygun davranmadıkları ve hakkı suistimal ettikleri kabul edilmiştir. Anayasa Mahkemesi; terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantıda kimliklerini gizleyen kişiler yönünden toplantının barışçıl toplantı kavramı dışında mütalaa edilmesinin temel hakların meşru zeminde ve etkin şekilde kullanılmasına hizmet edeceği sonucuna ulaşmıştır.

Başvurucunun eylem ve sözlerinin bir terör örgütünün hedef veya talimatıyla örtüştüğü kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla Anayasa'da koruma altında bulunan toplantı hakkını kötüye kullanan başvurucunun cezalandırılması acil bir toplumsal ihtiyacı karşılamaktadır.   

Başvurucunun cezalandırılması ile PKK terör örgütünün yöntem olarak benimsediği şiddet eylemlerinin ortadan kaldırılması, demokratik yaşam için ciddi bir tehdit oluşturan şiddetin devamına ve artmasına destek olacak tarzda hareket eden kişilerin engellenmesi amaçlanmaktadır. Başvurucuya verilen bir yıl hapis cezasının, kamu gücünü kullanan organların ve mahkemelerin farklı çıkarları dengelemek konusundaki takdir yetkileri de gözetildiğinde, orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.  

Sonuç olarak başvurucunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına yapılan müdahale demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı bir müdahale olarak değerlendirilemez.

Anayasa Mahkemesi açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

Bu basın duyurusu Genel Sekreterlik tarafından kamuoyunu bilgilendirme amacıyla hazırlanmış olup bağlayıcı değildir.